Goodreads Puanı: 3,75 (6.487 oy)
Orijinal Adı: Intet
Yayınevi: ON8 Kitap
Çeviri: Abdulgani Çıtırıkkaya
Basım Yılı: 2014
Sayfa Sayısı: 184
Her gün yapmakta olduklarımız, üstünde fazla fazla kafa yormadan sürdürdüklerimiz, bir şey ya da biri olmak için... Her şey anlamsız diyen biri çıksa, ne kadar dayanabiliriz? Yayımlandığından bu yana tüm dünyada gençlerin büyük ilgisini toplayan ve çeşitli dillere çevrilen romanda Danimarkalı yazar Janne Teller, naiflikle gerçekliğin arasında, kan dondurucu bir nihilizmin sınırlarında geziyor!Ağaçtaki, fuar sonrası kitaplığıma eklenen kitaplardandı. Kitabı, ON8 standındaki görevli arkadaştan duymuştum ve kitap hakkında söylenenler merakımı uyandırmıştı. Aslında kitabı çok daha erken okumayı düşünüyordum ama finaller yüzünden ertelemek zorunda kaldım. Benim için tatil başladığında ise çok geçmeden kitabı elime aldım ve dün bitirdim ^_^
""Kızmaya değer şeyler olacaksa, sevinmeye değer şeyler de olacaktır. Sevinmeye değer şeyler olacaksa, demek ki o şeylerin de bir anlamı olacaktır. Ama öyle şeyler yok bu dünyada!" Sesini bir ton daha yükseltip, "Birkaç yıl sonra hepiniz ölecek, unutulacak ve hiçbir şey olacaksınız; onun için, kendinizi buna bir an önce alıştırmaya bakın!" dedi.
İşte o an, Pierre Anthon’u o erik ağacından bir an önce indirmemiz gerektiğini anladık."
Kitap, konusundan karakterlere kadar, her yönüyle çarpıcı bir eser. İlk sayfalarda kitaba tüm dikkatimi veremediğim için biraz sıkılmış olabilirim ama sonraki her bir sayfa, çocukların yaptığı her eylem, her davranış, her düşünce yüzüme tokat gibi çarparak bunu fazlasıyla telafi etti.
Yazar, anlam ile hiçliği birbirine bağlayarak karakterler üzerinden bir tartışma ortamı yaratmış. Bir tarafta anlamsızlığı ve hiçliği savunan Pierre Anthon, diğer tarafta bu düşünceyi kabul etmek istemeyen bir grup çocuk var. Karakterler çocuk olsalar da yaptıkları eylemler kan donduran cinsten. Bir psikoloji öğrencisi olarak, bu çocukların yaptıkları şeyleri ve yaptıklarını haklı çıkarmak için başvurdukları nedenleri çok iyi anlıyorum. Çünkü yazar, tüm bunları grup psikolojisi ve ikna yöntemleri ile dolaylı olarak çok iyi açıklamış. Kitaptan çok etkilendiğimi düşünüyorum ama perdenin arkasını gördüğüm için olanlardan daha az etkilendiğimi de düşünüyorum. Çocukların neden böyle davrandığına bir anlam vermeseydim ve kullanılan yöntemi bilmeseydim, korkumdan kitabı kitaplığımın en arka tarafına tıkıştırmak isterdim diye düşünüyorum.
Bir yanım, çocukların bu kadar ileri gidemeyeceğini de söylüyor. Gerçi, çocuklar o yaşlarda oldukça acımasız olabiliyorlar ve tamamen farklı bir kişiliğe bürünebiliyorlar. Yine de yaptıkları birkaç eylem, özellikle kitabın sonunda yaşanan olay, çocukların bu tarz eylemlerde bulunamayacağını düşündürüyor. Fakat isteksizlik ve karşı çıkmalar zamanla umursamazlığa dönüşünce, bu çocuklardan o kadar da emin olamıyorum.
Kitap, "Hiçbir şey anlamlı değildir." cümlesi üzerine kurulu. Fakat, hiçbir şeyin anlamı yoksa bu cümleyi oluşturan kelimelerin de anlamı yok denilebilir. Başlarda, kitabın bir paradoks hakkında yazıldığını kabullenmek istemedim. Daha sonra kitabın, anlamsızlığı veya anlamlılığı kabul ettirmek için yazılmadığını anladım ki kitabın sonu bunu doğrular nitelikte. Kitabın, okuyucunun bu soruya vereceği kendi cevabına kendisinin ulaşmasını sağlamak için yazıldığını düşünüyorum.
Ağaçtaki, bir anlam arayışından çok daha fazlasını bulabileceğiniz bir kitap. Anlamsızlık üzerine yapılan tartışmada kendi cevabınızı bulmanıza yardım ederken, yok olmamak için anlama tutunmak isteyenlerin neye dönüşeceğini de çarpıcı bir dille anlatıyor. Bu anlam savaşında yer almak için ise, Ağaçtaki'ni okumanız gerekiyor ;)
"Kötü bir koku, güzel bir koku kadar iyidir." Atacak eriği kalmamıştı, onun yerine, söylediği sözlere eşlik etmesi için eliyle oturduğu dala vuruyordu. "Kokan şey çürümüşlüktür. Ancak, ne zaman bir şey çürümeye başlar, o zaman yeni bir şeye dönüşmeye başlamış demektir. Oluşan yeni şey de güzel kokar. Onun içindir ki, bir şeyin iyi ya da kötü kokması fark etmez; bu yaşam döngüsünün sonsuz dansının bir parçasıdır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder