, , , , , , ,

Yorum: Northanger Manastırı - Jane Austen

Tür: Aşk, Klasik, Tarihi Kurgu 
Goodreads Puanı: 3,84 (329.568 oy) 
Orijinal Adı: Northanger Abbey 
Seri:
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 
Çeviri: Hamdi Koç 
Basım Yılı: 2020 (8. baskı) 
Sayfa Sayısı: 252 

Jane Austen (1775-1817): Kırk iki yıllık sade ve gözden uzak yaşantısına karşın yazdıklarıyla İngiliz edebiyat tarihinin bir kült romancısı olmayı başardı. Eserlerinde sıradan insanların gündelik yaşamını derin bir gözlem gücüyle ele aldı. Taşra hayatını, genç kız masumiyetini ve aile değerlerini zarif olduğu kadar ironik üslubuyla işledi. Güçlü kadın karakterlerin başrolü oynadığı romanlarının tümü sinemaya uyarlandı. Northanger Manastırı Jane Austen’ın yayımlanmak üzere tamamladığı ilk romanıdır. Yapısal sağlamlığıyla çağdaş eleştirmenlerin de hayranlığını kazanan eser yazarın ölümünden sonra 1817 yılında yayımlandı.

Hamdi Koç (1963): İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Hokka dergisinin yayın kurulunda bulundu. 1992’de Çocuk Ölümü Şarkıları’ndan başlayarak hemen her yapıtıyla dikkati çeken Hamdi Koç’un o tarihten bu yana altı romanı ve 2010 yılında Rüyalarıma Giren Kadın adıyla denemeleri yayımlandı. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında W. Shakespeare, W. Faulkner, S. Beckett, J. Joyce ve J. Austen yer alıyor.

Northanger Manastırı'na Emma'yı bitirdikten hemen sonra, girdiğim Austen modundan çıkmak istemediğim için başlamıştım. Kitap, beklediğimden oldukça farklı çıksa da keyifle okuduğum kitaplardan biri oldu.

Emma'yı okuduktan sonra Austen'a halen aç olduğumu görmüştüm. Bu yüzden, o zamanlar yaptığım alışverişte bir Austen kitabına da yer vermek istemiştim. Austen'ın hangi kitabını alsam diye uzun uzadıya düşünmüştüm. Konusu itibariyle Northanger Manastırı ilgimi çekince kitabı edinmiştim. Ancak ben, beklediğimden farklı bir kitapla karşılaştım 😑 Yapılan tanıtımlarda Northanger Manastırı'nın bir gotik parodisi olacağı izlenimini edinmiştim. Kitabın komediyle karışık gerilim, heyecan ve korku ögelerini fazlasıyla barındıracağını sanmıştım. Bu havanın kitabın ufak bir kısmında var olması, genelinde bulunmaması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Kitabın geneline baktığımda Northanger Manastırı'nı yer yer komedi ögeleri içeren, dramatik ve sıradışı bir dönem kitabı olarak görüyorum.

Northanger Manastırı'ndaki karakterlerin, Austen'ın diğer kitaplarındaki karakterlerine kıyasla daha sönük kaldığını düşünüyorum. Diğer kitaplarındaki karakter zenginliğini ve derinliğini ne yazık ki bu kitapta göremedim. Karakter gelişimi açısından ise Northanger Manastırı beni şaşırtmadı. Ana karakter Catherine Morland tıpkı Elizabeth Bennet ve Emma Woodhouse gibi çocuksu tavırlarından çıkıp yaşadıkları ve deneyimledikleriyle olgunlaşıyor, daha oturaklı birine dönüşüyor. Kitabın sonunda Catherine çılgın hayal gücünü dizginlemeyi başaran, hayır demeyi ve dilini tutmayı öğrenen genç bir kadın haline geliyor. Austen'ın, ana karakterlerine bir yıl gibi kısa bir zaman diliminde böylesine köklü değişimler geçirtmesine alışkınım. Catherine'in gelişiminin ise Northanger Manastırı'nda daha çok öne çıkıyor gibi göründüğünü düşünüyorum. Catherine'in değişiminin daha derinden olması ve bu kitaptaki olay örgüsünün Austen'ın diğer kitaplarına nazaran daha basit, düz olması bunun açıklaması olabilir. 

Northanger Manastırı'nın en sevdiğim yanı, Austen'ın ana karakter seçimiydi. Catherine, Elizabeth ve Emma'ya kıyasla daha sıradan bir karakter; Elizabeth gibi çekici ve zeki, Emma gibi güzel ve zengin biri değil. Catherine'in belki de tek takdir gören özelliği kendisine zarar verecek derecede saf ve iyi kalpli oluşu. Buna rağmen Austen'ın okurken sıkmayan, hatta merak uyandıran bir karakter yaratması bence övgüyü hak ediyor. 

Şuradaki Emma incelememde Austen'ın yazı dilinin, kitabındaki ana karakterden beslendiğini ifade etmiştim. Northanger Manastırı'nda da durum aynıydı. Anlatıcı, Catherine gibi dramatik ve cana yakın bir tavra sahip. Bu sayede ilgi çekmeyen, geçiş görevindeki sahnelerin çoğunun en azından sıkıcılıktan kurtarıldığını söyleyebilirim ki bu sahnelerin Northanger Manastırı'nda, özellikle de ilk yarısında, bolca bulunduğunu belirtmeliyim.

Austen, duygu aktarımını başarıyla gerçekleştiren yazarlardan... Catherine'in içinde bulunduğu durumlardan dolayı duyduğu rahatsızlığı, bıkkınlığı, utancı bir okur olarak ben de fazlasıyla hissettim. Hatta bazı sahnelerde Catherine adına ben çileden çıktım; kendimi Catherine'e öğüt verirken, kendisini içine düştüğü durumlardan çekip çıkarmak isterken buldum. Duygu aktarımını böylesine güçlü bir biçimde gerçekleştirdiği için Austen'ı ayakta alkışlıyorum 👏

Kitabın Türkiye İş Bankası ve Kültür Yayınları basımını okudum. Birebir çeviri yapıldığı için kitabın dili Emma'ya kıyasla daha ağdalı geldi. O nedenle, Northanger Manastırı'nı okumayı haftalara yayma ihtiyacı hissetim ve kitabı bir ayda bitirdim. Aynı şekilde, Emma'yı da bir ayda bitirmiştim. Fakat o zaman, Emma'yı bitirmemek için kitabı uzatmıştım da uzatmıştım. Northanger Manastırı'nı ise özellikle de ilk bölümlerini, okumaktan ara sıra kaçındığım oldu. Gerçi, bunun nedeni çeviriden ziyade olay örgüsüyle ilişkili... Ancak, çevirinin bu durumu kolaylaştırdığı da söylenemez 😬

Northanger Manastırı, sade kurgusu ve silik karakterleriyle umduğumdan farklı bir kitaptı. Neyse ki kitabın alışılmadık ana karakteri ve Austen'ın o canlı, etkileyici üslubu kitabı toparladı. Ben de kitabı keyif alarak okuyabildim 😊



"İnsan ister erkek olsun ister kadın, eğer iyi bir romandan zevk almıyorsa dayanılmaz ölçüde aptaldır."





post signature
Paylaş:
Devamını Oku