, , , , , , ,

Yorum: Kâhya ve Klara - Patrick deWitt

Tür: Gizem, Macera, Mizah
Goodreads Puanı: 3,72 (12.500 oy)
Orijinal Adı: Undermajordomo Minor
Seri: -
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Çeviri: Kıvanç Güney
Basım Yılı: 2017
Sayfa Sayısı: 386

Time dergisi "Yılın En İyi 10 Romanı" Seçkisinde

Kartpostallara layık doğası ve insan azmanı sert adamlarıyla meşhur Bury köyünün cılız, müzmin yalancı ve yalnız sakini Lucien Minor. Baştan başlaması gerek, Çok uzaklardan, hırsızından hırlısına envai çeşit insanın ve güzeller güzeli Klara'nın yaşadığı bir kasabaya tepeden bakan esrarengiz Von Aux Şatosu'ndan gelen kâhyalık teklifini kabul ediyor. Çok geçmeden şatonun -efendisi Baron Von Aux'un kayıplarda olması dahil- pek çok gizemi barındırdığını anlayacak ve kendini kibar hırsızlar, dengesiz aristokratlar ve soğukkanlı cinayetlerle dolu bir maceranın içinde bulacak.

Karşınızda Sisters Kardeşler'in yazarı Patrick deWitt'in yeni harikası Kâhya ve Klara. Nasihatsiz bir masal, kapkara bir komedi ve belalı bir aşk hikâyesi.

"Büyük Budapeşte Oteli ve Alice Harikalar Diyarında'yı düşünün, kabaca doğru yoldasınız. Yetişkinler için Kafkaesk bir peri masalı... tuhaf biçimde komik."
-Times

Kâhya ve Klara, Patrick deWitt'in okuduğum ikinci kitabı; daha önce yazarın Sisters Kardeşler'ini okuyup yorumlamıştım. Yorumu merak edenleri şuraya alayım; ama önceden uyarayım, çok fazla bir şey beklemeyin zira kendisi, yazdığım ilk incelemelerden biri. O inceleme kitap hakkında bilgi vermekten çok, nereden nereye geldiğimi ve kendimi ne kadar geliştirdiğimi gösteriyor bence 😬 O yüzden, Kâhya ve Klara'dan devam edelim 😉

Kitabın kurgusu, ilk bakışta sıradan gibi görünüyor; yeni bir işe başlamak için doğup büyüdüğü evden ayrılan bir karakterin yaşadıkları anlatılıyor. Fakat ne Lucien ve diğer karakterler olağan kişiler ne de bahsedilen köyler ve kasabalar bildiğimiz, tipik yerler...  Kitaptaki herkesin, her şeyin elle tutulur bir eksantirikliği var. Tüm bu gariplikler kitaba farklı, masalımsı bir hava katıyor. Kurgunun zamansal ve mekansal belirginliğinin yok denecek kadar az olması ise bu fantastik tonu pekiştiriyor. Kurgulanan dünyadaki sınıfsal farklılıklar, sanayi devrimi öncesi teknoloji, romanesk ve gotik mimari yapılar gibi çeşitli toplumsal ögeler de bu folklorik atmosferi besleyerek kurgunun Grimmvari yönünü öne çıkarıyor.

Kaçık ve acayip karakterlerle dolu, esrarengiz olayların döndüğü lakin gerçek dünya ile olan bağın da kopmadığı böyle kitapları okumayı çok seviyorum. Kâhya ve Klara'da ise tuhaflıkla gerçeklik arasındaki bu dengenin tam olarak kurulmadığını düşünüyorum. Kitaptaki bazı olaylar acıtacak kadar gerçekçi, bazı durumlar ise anlamlandıramayacağım kadar uçuk geldi. Aynı şekilde, Lucien'i de zaman zaman anlamakta zorlandığım oldu ki bence, karakterin kendisi de neyi neden yaptığının farkında değil; diğer karakterlerin çekiştirdiği yöne doğru gidiyor çoğu zaman ve bir amacı olmadan, oradan oraya sürükleniyor. Sadece ana karaktere değil, diğer karakterlere de pek ısınamadım ben. Bazıları Lucien gibi çözümlenmesi güç karakterler, bazıları ise karikatürize tiplerden ibaret... O yüzden, en azından karakter bakımından yazarın okuduğum diğer kitabı, Sisters Kardeşler'i daha çok beğeniyorum.

Patrick deWitt'in üslubu, karakterlerine göre şekilleniyor sanki. Daha doğrusu, karakterlerinin de etkide bulunduğu oldukça ilginç bir üsluba sahip kendisi. Yazar, Sisters Kardeşler'de tıpkı ana karakterler gibi bir parça nükteyle, basit ama sade bir üslupla okurun karşısına çıkmıştı. Kâhya ve Klara'da ise Lucien'den esintiler mevcut; kitabın üslubunda kara mizah baskın olsa da, çocuksu bir naifliğin izleri de var. Mizahın bu iki kitapta da bulunması, espritüelliğin Patrick deWitt için vazgeçilmez bir öge olduğunu ispatlar nitelikte. Yazarın mizahı, okuru yumuşatma ve hikâyenin içine çekme aracı olarak kullandığını söyleyebilirim ki kendisi de buna benzer bir açıklama yapmıştı diye hatırlıyorum. Sisters Kardeşler'de anlatımın Eli'nin monologları ile sağlandığını anımsıyorum, yanılıyor da olabilirim. Kâhya ve Klara'da ise anlatım daha çok diyaloglar üzerinden ilerliyor ve bunun, sürükleyiciliğe az da olsa ket vurduğunu düşünüyorum ben. Bu konuşmalar garip bir biçimde doğallıktan yoksun, keskin ve pek mantıklı değil; kurgudaki birçok öge gibi okura belli bir açıklama sunmuyor fakat kitaba hakim olan o tuhaflıkla çok da güzel örtüşüyor.

Çarpık fakat masalsı kurgusu, uçuk ama gerçeklikle bağı da olan karakterleri, mizahi yönü kuvvetli üslubuyla Kâhya ve Klara anlaşılırlığın sınırında bir kitap. Farklı bir şeyler okumak, okuma listesine renk katmak isteyenlere tavsiye ederim 😊



..."Hayattan ne istiyorsun Lucy?" diye sormuştu. "Ölmemeyi." "Onun ötesinde. Yaşayacak olursan ne olmasını umut ediyorsun?" Adamın sorusu Lucy'nin uyuşuk zihni için kıpır kıpır bir bilmeceydi. Yine de bir cevap belirmiş ve kontrol edemediği bir duygu gibi dudaklarından dökülüvermişti: "Bir şeyler olmasını," demişti.





post signature
Paylaş:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder