Goodreads Puanı: 4,26 (2.753.744 oy)
Orijinal Adı: Pride and Prejudice
Seri: -
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri: Hamdi Koç
Basım Yılı: 2016 (21. baskı)
Sayfa Sayısı: 424
Jane Austen(1775-1817): İngiliz edebiyatının kült romancılarındandır. Eserlerinde güçlü kadın karakterleri başkahramanlar olarak yer aldı. Bütün romanları sinemaya uyarlanan Jane Austen, özellikle aile değerleri ve akrabalık ilişkileriyle kadın duyarlığı ve aşkı ele alır. Yazarın 1813’te yayımlanan ikinci romanı Gurur ve Önyargı tüm zamanların en sevilen romanları arasında yer alır.
Hamdi Koç (1963): İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Hokka dergisinin yayın kurulunda bulundu. 1992'de Çocuk Ölümü Şarkıları'ndan başlayarak hemen her yapıtıyla dikkat çeken Hamdi Koç'un o tarihten bu yana beş romanı yayımlandı. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında Shakespeare, Faulkner, Beckett ve Joyce yer alıyor.
Gurur ve Önyargı, uzun zamandır okuma listemde olan kitaplardan biriydi. Daha önceden filmini ve dizisini izlemiştim; kitabı da çok merak ediyordum. 2018'in sonbaharında kitabı okuyup bitirdim.
İncelemeye geçmeden önce spoiler uyarısı yapayım. Değindiğim konuların havada kalmasını istemediğimden ve açıklamaları üstü kapalı bir biçimde yapmak zor olacağından, olay örgüsündeki bazı sahnelerden bahsetmek durumunda kaldım. Gerçi Gurur ve Önyargı birçok alanda uyarlandığı, bir şekilde referans aldığı için kitabın içeriğini bilmeyen kalmamıştır diye tahmin ediyorum. Fakat yine de bir uyarı koymak istedim, ne olur ne olmaz 😉
Gurur ve Önyargı bir aşk romanı olarak tanımlanıyor; hatta Gurur ve Önyargı'nın, aşk romanı denildiğinde akla gelen ilk kitaplardan biri olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde, Mr. Darcy de birçok kişinin hayalindeki ideal sevgili imgesini ele geçirmiş durumda; çoğu kişi Mr. Darcy'sini bulmayı arzuluyor. Ama ben bunlara pek katılmıyorum ve kitabın romantizm konusunda çok farklı algılandığını düşünüyorum.
Öncelikle şunu belirteyim; Gurur ve Önyargı'nın bir aşk romanından ziyade dönemin değerlerini, âdâb-ı muaşeret kurallarını yansıtan ve bunları bir parça nükte ile yeren bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitap, Elizabeth Bennet'in ve diğer Bennet kardeşlerin ve hatta bazı yan karakterlerin "aşkı" bulma ve evlenme sürecini işliyor. Fakat Jane Austen bunu yaparken sadece flört etme dönemindeki kurallardan bahsetmiyor -her ne kadar kendi çevresinin dinamiklerinden yararlandığından yazdıkları toplumun sadece belli bir kısmını yansıttığı için eleştirilse de- yazdığı kitap çocuk yetiştirmekten ev çekip çevirmeye, sosyete içinde nasıl davranılması gerektiğinden toplumun farklı seviye ve cinsiyetteki insanlarından beklentilerine kadar birçok farklı alandan bilgilerle o zamanın günük yaşamıyla ilgili ipuçlarıyla dolu... Austen bir yandan da dönemin ideal eş, ideal evlilik, ideal kadın algısına giydirmeyi ihmal etmiyor. Tabii, bunları 21. yüzyılda yaşamış biri olarak söylüyorum. Bu bilgilerin kitapta yer alması, 19. yüzyıl insanlarına o kadar da etkileyici gelmemiştir. Nitekim Jane Austen, kitabındaki görgü ve nezaket kurallarının o dönemin diğer kitaplarına nazaran az kaçacağını düşünüp endişelenmiş diye biliyorum. O zamanın okurları ise karakterlerin, dönemin belirttiği şekilde bir evlilik yapmamasına şaşırmışlardır ki, kitabın bu kadar çok ses getirmesini buna bağlıyorum ben. Elizabeth'in kendisine yapılan makul evlilik tekliflerini toplum tarafından kabul görülecek bir mazeret sunmadan geri çevirmesi ve daha sonrasında "aşk" için üst sınıftan biriyle evlenmesi, o dönem için bomba etkisi yaratmıştır herhalde 😄
Bu kitabı bir aşk romanı olarak görmememin asıl sebebi şu: Elizabeth'in, kendisi "aşk" için evlendiğini söylese de, aslında tatmin edici bir evlilik için Mr. Darcy ile evlendiğini düşünüyorum. Yani, Mr. Darcy'yi sevdiği için evlenmiyor; Mr. Darcy ile hayatını geçirebileceğini düşündüğü için evleniyor. Şu iki düşünce arasında çok ufak, ince bir ayrım var ama bütün meseleyi değiştiren de işte bu ayrım... Bunun farkına varmak zor; tüm kitabı büyük bir dikkatle okumak, satır aralarını irdelemek gerekiyor. Bu ayrımın en belirgin biçimde ifade edilişi, 315. sayfada var sanırım: Elizabeth, Mr. Darcy'nin kendisine en uygun erkek olduğu ve bu evliliğin ikisini de mutlu edecek bir beraberlik olacağı kanısına varıyor. Bunu daha da açmak gerekirse; Mr. Darcy ile evlenirse kitap okumaya devam edebileceğini, çeşitli ev işleriyle uğraşmak zorunda kalmayacağını, hafif hazırcevap tavrının törpülenmeyeceğini, liberal düşünceleri nedeniyle yargılanmayacağını ve birbirlerini geliştirip daha iyi edebileceklerini anlıyor. Yani ben, Elizabeth'in bir nevi mantık evliliği yaptığını düşünüyorum. Mr. Darcy'nin kara kaşına, kara gözüne, koruyup kollayıcı tavır ve davranışlarına aşık olup evlenmiyor ama eminim ki bunlar da evlilik düşüncesini etkilemiştir 😏 Ayrıca Austen'in düşünülenin aksine, aşk evliliğini Gurur ve Önyargı'da eleştirdiğini de düşünüyorum. Bu kitap, aşk için evlenmeyi yüceltseydi; Lydia'nın veya Bennetların evliliklerinin en iyi evlilikler olması gerekirdi. Bence Austen, ne sırf maddiyat için ne de sırf aşk için evlenilmemesi gerektiğinin mesajını veriyor alttan.
Gurur ve Önyargı bu konuda beni çok şaşırttı. Çünkü kitaba, bir aşk hikayesi okuyacağımın bilincinde olarak başlamıştım ki, kitabı bunca sene okumayıp ertelemem de bu yüzdendi. Çünkü ben, aşk hikayelerini okumayı sevmiyorum; karakterlerin birbirlerini anlamadan dinlemeden eyleme geçmeleri ve bunların sonuçlarıyla boğuşmaları beni deli ediyor. Gurur ve Önyargı'da da var birkaç yanlış anlaşılma, düşünmeden edilen sözler filan; ama bunlar daha çok karakterlerin gelişimi için kullanılıyor.
Jane Austen'in Gurur ve Önyargı'daki ana karakterleri oldukça kompleks, hatalarından ders çıkarıp gelişime ve değişime uğrayabiliyorlar. Bu sayede okuyucu da bu karakterler hakkındaki düşüncesini gözden geçirip olaylara farklı açılardan bakabiliyor. Diğer karakterlerin kişilikleri de yaptıkları seçimlerle ve ifade ettikleri düşüncelerle olay örgüsü boyunca ortaya çıkıyor. Ama bu diğer karakterler, Elizabeth ve Mr. Darcy'nin kişiliklerini vurgulamak için, ana karakterlere kıyasla daha sönük bir biçimde yer yer tipleme olarak ele alınıyor. Aynı şekilde, Austen'in betimlemeleri de müthiş; ister bir sahneyi ister bir karakteri tarif ediyor olsun, etkileyici kelime seçimleriyle zihnindekileri sayfaya sözcüklerle resmediyor adeta. Kendisinin özellikle karakter tahlilleri ayrıntılı ve fazlasıyla otantik. Diğer karakterlerin analizleri genelde Elizabeth vasıtasıyla yapılıyor. Bu yüzden Elizabeth, kavrayışı kuvvetli ve zeki biri olarak kurgulanmış. Elizabeth'in böyle yerinde ve doğru çıkarımlar yapmasını, Austen'in kendisinin iyi bir gözlemci olmasına bağlıyorum ben. Ayrıca Austen'in bu tasvirleri ifade ediş biçimi de yaratıcı; asıl söylemek istediğini dönemin görgü kurallarını da dikkate alarak, imalı bir şekilde ifade ediyor. Mesela Lydia'nın manipülatif, cilveli ve yaşından daha büyük gösteren bir ergen olduğunu "15 yaşında, iyi gelişmiş, sağlam bir yapıya ve doğal bir kendini kabul ettirme yeteneğine" sahip olmasından anlamak zor; bunun için Austen'in çizdiği tablonun arkasına bakmak, yazdıklarının altındaki anlamı çıkarmak gerekiyor.
Gurur ve Önyargı gibi klasikleşmiş eserleri hangi yayınevinden, kimin çevirisiyle okuduğuma dikkat ederim. Bu tür kitaplarda belli yayınevlerini tercih ediyorum. Nitekim, beni bu konuda hayal kırıklığına uğratmayacağını bildiğimden Türkiye İş Bankası ve Kültür Yayınları'nın basımını edindim. Ülkede kaç yayınevi varsa, bu kitabın da o kadar farklı edisyonu ve çevirisi vardır eminim... Tavsiyem, üç beş lira daha ucuz diye veya kapak tasarımı göze daha hoş geliyor diye gidip de saçma sapan basımları almayın. Biraz araştırın, kitapları karıştırın; öyle karar verin. Çünkü özellikle de yapılan yanlış, karma karışık çeviriler bu klasikleri anlamayı, okurken keyif almayı epey zorlaştırıyor.
Jane Austen'in nükteli üslubu, güçlü betimlemeleri, isabetli karakter tahlilleriyle Gurur ve Önyargı okuduğum en iyi eserlerden biri. Bu kitap bir aşk romanından çok, dönemin özellikle de kadınlara ve evliliğe yönelik düşüncelerinin ince bir alayla işlendiği, yenilikçi bir yapıt. Herkese tavsiye ediyorum!
"Şiiri hep aşkın gıdası olarak düşünürdüm," dedi Darcy. "Sağlıklı, güçlü, iyi bir aşk için doğru olabilir. Zaten güçlü olan bir şeye her şey iyi gelir. Ama eğer zayıf, cılız bir eğilimse tatlı bir sone açlıktan öldürür onu."
Sıkılarak okuduğum kitaplardan. Her ne kadar konusu güzel olsa da, sürekli Mr ve Mrs okumaktan kitaba odaklanamamıştım.
YanıtlaSil