Goodreads Puanı: 4,20 (9.190 oy)
Orijinal Adı: Трудно быть богом
Seri: The Noon Universe, #4
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: Hazal Yalın
Basım Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 552
"Eğer gerçekten tanrı olduğumu düşünebilseydim, gerçekten de tanrı olurdum."
Arkadi ve Boris Strugatski, entelektüel açıdan kışkırtıcı, inanılmaz eğlenceli, cesur ve eleştirel kitaplarıyla “Sovyetler döneminin en büyük bilimkurgu yazarları” sıfatını hak eden yegâne ikili. Tanrı Olmak Zor İş ise insanlığın karanlık geçmişinin kalbine yapılmış en cesur yolculuklardan biri.
İnsanlık, Dünya’nın her bakımdan aynısı olan, üzerindeki insanların karanlık çağdan öteye gidemediği bir gezegene gözlemciler göndermiştir. Bu gezegenin gidişatına müdahale etmelerine hiçbir şekilde izin verilmeyen bu gözlemcilerin asıl amacı insanlığın karanlık çağını her ayrıntısıyla kayıt altına almaktır.
Büyük bir değişimin eşiğindeki Arkanar Krallığı’nda halk baskı altında yaşar, yenilikler daha beşiğinde boğulur ve okuma yazma bilenler linç edilir. Bu gezegene gönderilmiş gözlemcilerden biri olan Anton, Don Rumata ismiyle bir asilzade hayatı yaşarken bir yandan da dönemin aydınlarını kurtarmaya çalışır.
İleri bir medeniyet, geri kalmış bir medeniyetin gelişimine müdahil olabilir mi? Hızlı gerçekleşen değişimler başarısız olmaya mahkûm mudur?
Tanrı Olmak Zor İş, neden tanrı olunmaması gerektiğinin bir panoraması.
"Baştan sona muazzam bir kitap. Derin, yaratıcı, tatmin edici bir hikâye."
-Ursula K. Le Guin
"Okuduğum en korkutucu bilimkurgu romanlarından biri."
-Thedore Sturgeon
Tanrı Olmak Zor İş de 2018'de bitirdiğim ve incelemesini bir türlü yazamadığım kitaplardan... Kitabı okuyalı neredeyse 1,5 yıl olmasına rağmen, hakkında en ufak bir not dahi almadığım halde, Tanrı Olmak Zor İş'i hala hatırlıyorum.
Kitabın incelemesini yazmak için klavyenin başına geçtiğimde, Tanrı Olmak Zor İş'in öncelikle kurgusu geliyor aklıma. Başlarda kurgunun ana noktasının, Zelazny'nin Işık Tanrı'sıyla benzerlik gösterdiğini düşünmüştüm. İkisi de farklı durumlardan dolayı sahip oldukları avantajlar nedeniyle tanrısal nitelikleri barındıran ve bu nedenle tanrı olarak algılanan/algılanabilecek bir grup varlık ile çeşitli özelliklerinden dolayı bu gruba kıyasla daha düşük bir statüde yer alan bir başka topluluk arasındaki iletişimi, dinamiği ele alan kitaplar. Fakat Işık Tanrısı'ndaki tanrısallaşma, alt seviyeden kaynaklıyken Tanrı Olmak Zor İş'te tanrısallaşmanın alt gruptan bağımsız olarak gerçekleştiği görülüyor. Sahip oldukları ileri düzeydeki teknoloji ve bilgi sayesinde, diğerleri tarafından ancak tanrı olabilecekleri düşünülüyor. O nedenle, Tanrı Olmak Zor İş'in kurgusunu yaratıcı buluyorum ben.
Kurgunun özünde 'bilginin getirdiği güç' meselesi var ki bu, sadece bilim kurguda değil birçok alanda işlenen bir konu. Mitoloji bunu bir lanet veya kaçınılmaza karşı boşa harcanan çabalar olarak işlerken; polisiye bunu gerçeğin ortaya çıkışı şeklinde işler. Strugatski kardeşler ise bunu, etik ve ahlaki açıdan ele almış. Bilenler, harekete geçmeli midir yoksa müdahalede bulunmamalı mıdır? Bilgiye sahip olmak, harekete geçmeyi mi doğal akışına bırakmayı mı meşru kılar? Tanrı Olmak Zor İş'te bu sorulara cevap aranıyor. Bunun dışında, kitabın siyasi yönü de ağır basıyor. Yönetimin kullandığı tekniklerin ve yaklaşımın, halkın sosyal kimliğini nasıl şekillendirdiği gösteriliyor.
Bu ahlaki, etik, siyasal çatışmalar, kitabın ana karakteri üzerinden yapılıyor daha çok. Eylemleri ve tercihleriyle inandığı değerleri ve tarafını ortaya koymaya çalışan Anton/Don Rumata, bazen ait olduğu medeniyetin otoritesiyle, bazen gönderildiği toplulukla, bazen de kendisiyle savaşıyor. Tüm bu çarpışmalar, karakteri zorlayıp kendini rahat hissettiği alandan çıkmaya mecbur bırakıyor. O yüzden, Strugatski kardeşlerin karakterlere psikolojik açıdan yaklaştığını söyleyebilirim ve bu, benim çok hoşuma gitti 😊 Karakterlerin psikolojisini incelemeyi çok seviyorum, özellikle de bilim kurgularda... Neler hissettiğini, duygularını nasıl ifade ettiğini, ne gibi kararlar verdiğini, bunların arasındaki ilişkileri bizimkine benzeyen, ama bizden bir o kadar da farklılaşan dünyalarda okuması çok zevkli.
Kurguyu ve karakterlerin işlenişini beğendim; olay örgüsünün ise daha iyi olabileceğini düşünüyorum. Daha doğrusu, olay örgüsünü biraz karışık buldum ben. Özellikle giriş kısmıyla kitabın devamı arasındaki bağlantıyı kurmakta zorlandım. Strugatski kardeşlerin bu iki kısım arasında yaşananları işlemeyip olanlarla ilgili ipuçlarını tüm kitaba yayması, olaylara ortadan dalıyormuşum gibi hissettirdi bana. Tanrı Olmak Zor İş, Strugatski kardeşlerin ve Rus bilim kurgusunun okuduğum ilk kitabı olduğu için de birazcık neye uğradığımı şaşırmış olabilirim 😄
Strugatski kardeşlerin üslubu şu iki açıdan çok farklı geldi bana. Birincisi, diğer bilim kurguculara göre eğitici yönleri daha baskın; verdikleri bilgilerle okurun farkındalığını artırmaya çalışıyorlar ve bu farkındalık, yakın ya da uzak bir geleceğin felaketinden ziyade içinde bulunduğumuz, yaşadığımız zamanın sorunlarına yönelik. İkincisi ise okuru belli bir çözümden mahrum bırakmaları; ne irdeledikleri konular hakkında net yanıtlar sunuluyor, ne de olay örgüsü bir sonuca varıyor. Kitabı bitirdikten sonra, bir süre ne okuduğumu anlamaya çalıştım. O nedenle, Tanrı Olmak Zor İş'i okuyacaksanız, çok da klasik bir bilim kurgu ile karşılaşmayı beklemeyin.
Tanrı Olmak Zor İş, her yönüyle alışılmışın dışında bir bilim kurgu. Ele aldığı konuların çeşitliliği, derinliği ve ele alışındaki farklılıklar nedeniyle ağır bir kitap. Sindirerek, yavaş yavaş okunmasını tavsiye ederim. Kitabın basım sürecini anlatan sonsözü okumayı da atlamayın; kitabın yazıldığı ve basıldığı koşulları okumak, kitabı anlamaya katkıda bulunacaktır.
"Kötülük tükenmez. Hiç kimse, onu yeryüzünde azaltamaz. Kendi kaderini birazcık düzeltebilir ama daima başkalarının kaderlerini kötüleştirmek pahasına..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder