, , , , , , , ,

Yorum: Değiştirilmiş Karbon - Richard K. Morgan

Tür: Bilim Kurgu, Gizem, Polisiye, Siberpunk
Goodreads Puanı: 4,06 (79.360 oy)
Orijinal Adı: Altered Carbon
Seri: Takeshi Kovacs, #1
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: Aslıhan Kuzucan
Basım Yılı: 2018
Sayfa Sayısı: 496

21. yüzyıl bilimkurgu edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Değiştirilmiş Karbon’dan uyarlanan ve Netflix’in yayımlayacağı distopik dizi Altered Carbon, 2018’in en çok seyredilecek projelerinden biri olmaya aday!

26. yüzyıl. İnsanlık BM’nin gözetimi altında tüm galakside hüküm sürmekte. Irk, inanç ve sınıf farklılıklarının hâlâ devam ettiği bu dönemde teknolojideki yükseliş hayatı âdeta baştan tanımladı. Bir insanın bilinci depolanarak yeni bir bedene (ya da “kılıf”a) kolayca indirilebilir hale geldi ve ölüm olgusu, ekrandaki bir bip sesine indirgendi.

Eski bir asker ve BM elçisi olan Takeshi Kovacs daha önce de öldürülmesine rağmen son ölümü bilhassa acı vericiydi. Evinden 180 ışık yılı uzakta, eski adıyla San Francisco, yeni adıyla Bay City’de yeni bir bedende uyanan Kovacs kendini, “varoluş”u alınıp satılır şeyler olarak gören bir topluma göre bile karanlık ve büyük ölçekli bir komplonun tam merkezinde buldu. Dünyanın en güçlü insanlarından biri olan Laurens Bancroft bir ölümün sırrını açığa çıkarmak için Kovacs’ı tutmuştu: Kendi ölümünün.

Blade Runner ve Neuromancer gibi eserlerin izinden giden siberpunk türündeki Değiştirilmiş Karbon, son zamanların en dikkat çeken bilimkurgu-distopya romanlarından biri.

"Şahane bir iş. Mükemmel bir bilimkurgu. Değiştirilmiş Karbon, çok iyi bir giriş yapıyor ve hızını gittikçe arttırıyor. Eşit derecede merak uyandırıcı ve özgün bir eser; son sayfaya kadar elinizden düşüremiyorsunuz."
-Peter F. Hamilton

Değiştirilmiş Karbon'la dizisiyle birlikte tanıştım. Kitaplığımda okunacak kitaplar çok diye kitabı edinmem biraz sürdü; o yüzden, ancak dizisini izledikten sonra okuyabildim kitabı. Ne yazık ki kitap, birçok açıdan beklentilerimin altında kaldı 🤷

Richard K. Morgan'ın kurguladığı geleceği çok gerçekçi buldum ben. Daha doğrusu, ilerleyen teknoloji ve bu ilerlemenin hangi alanlarda yoğunlaştığı göz önüne alınırsa kurgulanan bu geleceğin, gerçekleşmesi muhtemel senaryolardan biri olduğunu düşünüyorum. Özellikle son yıllarda yapay zekaya verilen önemin artmasıyla, yapılan araştırmaların yapay zekanın kullanım alanlarına yoğunlaştığını görüyoruz. Bu alanlardan biri ise, insanların yüzyıllardır merak ettiği 'bilinç' kavramını içeriyor. Yapay zekanın bir bilince sahip olup olmadığı tartışması, bilinç ile ilgili yapılan çalışmaları artırabilir; bu da bilincin çözümlenmesine ve Değiştirilmiş Karbon'daki gibi bir teknolojiye neden olabilir. O nedenle, kurgulanan bu gelecek ve bu teknoloji bana geleceğe bakış atıyormuşum gibi hissettirdi.

Değiştirilmiş Karbon'un sadece teknolojisi değil, toplumsal yapısı da oldukça gerçekçi bir biçimde ele alınmış. Teknolojik gelişmelerden her kesim insanın faydanalamadığı, faydalanmak için belli bir ücretin gerektiği ve sosyoekonomik düzeyler arası farklılıkların gittikçe arttığı bir düzen bize o kadar da yabancı değil... Değiştirilmiş Karbon'daki kılıf yerine, ister aşı gibi sağlık alanında ister telefon gibi teknolojik alanda, hangi gelişme konursa konsun aşağı yukarı benzer bir tablo çıkıyor ortaya; o gelişme zenginin tekelinde zengini daha da zenginleştiriyor ve bu teknolojiden herkes eşit derecede faydanalamıyor. Hele ki, kılıf gibi ölümü denklemden çıkaracak bir teknolojiyi herkesin karşılayamaması, tüyler ürpertici değil mi? Yok olma tehlikesine tabi olmayanlar için uyulması gereken bir kural, aşılamayacak bir sınır kalmıyor. İşte bu düşünce, kurgulanan geleceği o kadar korkutucu kılıyor ki... Nasıl olsa bir bedene -sosyoekonomik açıdan en yüksek konumdakiler için bu, asgari hafıza kaybı ile kendi bedenlerinin bir kopyasına- yüklenecekleri için, istedikleri her şeyi yapabilme olanağı var. Dolayısıyla, yaptıkları seçimler ve bu seçimlerle şekillenen hayatları da tanrıların elinde değil artık; ödüllendirilecekleri veya cezalandırılacakları bir ahirete ve varlıklarını sona erdirecek ölüme bağlı değiller. Yani Değiştirilmiş Karbon, insanların bir zamanlar tanrılara verdikleri gücü geri aldığı bir geleceği resmediyor; ölümü aldatarak artık tanrıların kurallarına göre yaşamayan, hatta kendileri adeta birer tanrı olan insanlardan bahsediyor.

Bu gerçekçi kurgu, çok hoşuma gitti; kurgudaki çoğu fikri özgün buldum. Polisiye ile harmanlanan bilim kurguları ise ayrı bir seviyorum zaten. Fakat ne yazık ki, kitabın sevdiğim yönleri bunlarla sınırlı... Değiştirilmiş Karbon'un ne karakterlerini, ne olay örgüsünü, ne de çevirisini beğendim.

Olumsuz eleştirilere karakterlerle başlıyorum, hazırsanız 😐 Özellikle kitabın ilk yarısında, Kovacs'in davranışları zorlama gibi geldi bana; sanki yazar, ana karakterin ne kadar sert, belalı olduğunu göstermek için yazmış bazı sahneleri. Kovacs şiddeti, çoğu zaman herhangi bir plana veya zekâya dayandırmadan kullanıyor. Takeshi Kovacs, tüm bu özellikleri göz önüne alındığında psikopat bir katilden öteye geçemeyen bir profil çiziyor benim gözümde. Kendisinin bir insan ne kadar uçkuruyla düşünebilirse, o kadar düşünebildiğini de eklemeden geçemeyeceğim. Kovacs'in başlarda cinselliğe bu kadar düşkün olmasını, bilmemkaç yıl boyunca depoda kalmasına bağlamıştım. Ama yemek ve içmek gibi diğer ihtiyaçlara ve hazlara, cinselliğe olduğu kadar düşkün olmadığı fark ettim. Daha sonra anladım ki, kitabın ana karakteri bayağı olduğu için aklı fikri sürekli orada burada... Yazarın böyle bir karakteri, cinselliğin satacağını düşünerek yazdığı kanısındayım ki diğer karakterlerin de o kadar güçlü kişilikleri yok. Sadece bir yönüyle ele alınmış, basit tiplemelerden oluşan bir karakter havuzu var kitabın. Anti-kahraman da olsa, özellikle ana karakterler okurun belli bir düzeyde anlayabileceği, empati kurabileceği kişiliklere sahip olmalı diye düşünüyorum. Zira okuyucu ile karakterler arasında bağ kurulmadığı zaman maalesef, ne okuyucu karakterlerin başına gelenleri önemsiyor ne de karakterler okurun ilgisini canlı tutabiliyor.

Değiştirilmiş Karbon'un olay örgüsü ise çok dolu, olayları takip etmekte zorlayacak kadar dolu hatta. Ortada zaten keşdefilecek bir gelecek varken, farklı yerlerde benzer zamanlarda gerçekleşen bunca aksiyonu bir çerçeveye oturtmak ve olayların izini geri sürmek güç. Şaşırtıcılığı fazla, ona bir şey diyemem ama benim gibi önce dizisini izlediyseniz, olay örgüsünün tek artısı olan yüksek sürpriz unsuru da işlevini yitirmiş olacak.

Değiştirilmiş Karbon'u ara vererek okudum, okuma sürecini yaklaşık altı aya yaydım. Bunun en büyük nedeni ise kitabın çevirisi ve basımı... Çeviri açıkcası olmamış ki kitabın orijinaline bakmadan da belli oluyor bu. Kültüre, dile özgü farklılıklar dikkate alınarak çeviri yapılmaya çalışılmış; fakat başarılı olunamamış. Küfürler, deyimler, deyişler gibi birçok ifadenin sırıtması, işte bu yüzden. Çevrilen kelimelerin çoğu zaman paragraf içinde bile anlam bütünlüğünü bozacak derecede dönüştürülmesi, kitabı okumayı ve olayları kavramayı zorlaştırıyor haliyle. Hatta bir ara sorunun kendimde olduğunu düşünüp kitaba ara vermiştim ben. Müsait olduğum başka bir zaman kitabı yeniden elime alınca fark ettim ki sorun, çeviride. O yüzden kitabın orijinaline de baktım ve bizdekine kıyasla daha akıcı olduğunu gördüm. İngilizcesini okurken çeviri konusunda dikkatimi çeken birkaç nokta oldu. Birincisi, cümlelerin daha basitleştirildiğini fark ettim. Morgan'ın cümleleri daha kompleks; içerik açısından birbirini tamamlayan, bağlaçlarla birbirine bağlanmış cümleler var. Çeviride ise bu birleşiklik başka cümlelere bölünerek basitleştirilmiş. O nedenle bazı cümleler paragrafların arasına sıkıştırılmış gibi duruyor. Bir diğeri, Kovacs'in konuşma tarzı ile alakalı... Orijinal esere bakıldığında, Kovacs'in diğer karakterlere kıyasla daha doğrudan bir ifade tarzı olduğu görülüyor; konuşması, özneden yoksun cümlelerle günlük konuşma diline yakın, sokak ağzı olarak nitelendirilebilecek biçimde yazılmış. Kovacs'in bu ayırıcı özelliği, çeviride kaybolmuş maalesef. Kelimelerin vurgu ve tonlamalarının da çeviride dikkate alınmadığı olmuş; bu da anlamı tekdüzeleştirerek kurguyu, karakterleri yavanlaştırmış. Basım konusunda kitabın hoşuma giden tek özelliği, kapağı... Siberpunka yakıştığını düşündüğüm, canlı kapak resmini ve kapakta kullanılan, dokusu hafif mumlu kağıt türünü beğendim. İçerik ise daha iyi olabilirdi zira yazım ve noktalama hataları göze batıyor gerçekten de... Çeviri ve basımdaki bu hatalara bakınca, Değiştirilmiş Karbon'un dizisiyle bir çıkması için aceleye getirildiğini düşünüyorum.

Değiştirilmiş Karbon, özellikle de hakkında yapılan yoğun tanıtım ve olumlu incelemeleri dikkate aldığımda, beklentilerimi karşılayamayan bir kitap olarak kaldı. Kurgudaki fikirleri özgün bulsam da sığ karakterleri ve üstünkörü hazırlanan basımıyla, hem yazar hem de yayınevi tarafından, kitabın o müthiş potansiyelinin harcandığını düşünüyorum. Seriye devam edeceğimi de sanmıyorum. Kitabı merak edenlere, orijinalini okumalarını tavsiye ederim.



Medeniyet ve birey olarak tüm çabalarımıza rağmen ne evren ne de içindeki herhangi bir şey sabittir. Yıldızlar kendi kendilerini tüketirler, evren hızla hareket eder ve biz de sonsuz bir değişim içindeyizdir. Geçici bir anlaşmanın içindeki hücre kolonilerinden ibaretiz; çoğalıyoruz, çürüyoruz ve barınıyoruz. Elektrik bir dürtüyle tehlikeli bir şekilde depolanmış karbon kod hafızasından oluşan akkor bir bulutun içindeyiz. Bu bir gerçek, bu kendini bilmek ve iradenin algısı. Elbette insanın başını döndürür.





post signature
Paylaş:

2 yorum:

  1. Kitabını diziden önce görmüştüm ama hoşuma gitmemişti. Dizisini gerçekten çok sevdim. Sadece sonu biraz basit gibiydi ama beni tatmin etti. Diğer sezonda oyuncular değişecekmiş birkaç gün sonra yayınlanacak sanırım. Yayınlanmış da olabilir. 😂😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de diziyi daha çok beğendim 👍 Ay çok geri kaldım dizi haberlerinde 🙈 Bakayım hemen, teşekkürler 😊

      Sil