, , , , , , ,

Yorum: Dune Mesihi - Frank Herbert

Tür: Bilim Kurgu, Fantastik, Klasik
Goodreads Puanı: 3,88 (115.121 oy)
Orijinal Adı: Dune Messiah
Seri: Dune, #2
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: Dost Körpe
Basım Yılı: 2017 (2. baskı)
Sayfa Sayısı: 296

"Tanrılar ile insanları birbirinden ayıran hiçbir şey yoktur: Biri, diğerinin içine usulca karışabilir."

Frank Herbert, deneylerden çok deneysel yaklaşımların had safhaya ulaştığı, tür içerisindeki "iyi edebiyat iyi edebiyattır"cıları bir araya getiren yeni dalga bilimkurgu akımının en önemli temsilcilerinden. Türün tüm olanaklarını, suyunu çıkarana kadar kullandığı Dune serisinin ikinci kitabı Dune Mesihi ise din, devlet ve birey üçgenini özgün bir yaklaşımla anlatan sayılı romanlardan.

Paul Muad'dib; Dune'un fatihi, gezegenlerin hakimi, kutsal savaşın görkemli galibi, fanatik bir dini kardeşliğin mesihi... Fremenlerin başına geçip Arrakis'i kontrol etmeye başlamakla kalmayan Paul, evrenin de hükümdarı olmuş ve Muad'Dib'in önderliğinde evren değişmeye başlamıştı.

Baharatın sağladığı geleceği görme gücü sayesinde adımlarını tartarak atan Paul, imparatorluğa karşı olan savaşını kazanmış, Harkonnenları yenilgiye uğratmış olsa da tehlikeden kurtulmuş değildi. Beklentilerini aşan büyük cihat artık kapısındaydı. Bunların yanında, tahta geçebilecek bir varisinin olmayışı Atreideslerin sonu demekti.

Tüm bu yaşananlara rağmen, Fremenlerin Mehdi'si, kurtuluşu kendi içinde ve Dune çöllerinde aramakta ısrarcıydı.

Dune Mesihi, güneşten merhamet dilemeyen bir tanrının, insanlaşma mücadelesi.

"İlk kitapla aynı ihtişamda."
-Spider Robinson

"İnanılmaz... Dune'a ait her şeye sahip, belki daha fazlasına."
-Galaxy Magazine

Dune Mesihi, incelemesini yazamadığım 2018 kitaplarından... Kitabı bitireli neredeyse 1,5 yıl oldu. Gerek kitabı okumamın üstünden çok zaman geçmiş olması, gerekse Dune'daki özelliklerin çoğunun serinin tüm kitaplarında bulunacağını düşünmemden dolayı kitabın yorumunu yazmayacaktım. Bunca ay sonra, olay örgüsünü bile hatırlayamazken, ve kendimi tekrar etmek istemediğim için serinin diğer kitaplarının incelemelerini yapmaktan vazgeçmiştim. Fakat daha sonra, kitap hakkında aldığım notları buldum; Dune Çocukları'nı da bitirip kitapların aslında birbirinden bayağı farklılaştığını gördüm. Ben de yanımda eski notlarımla, geçtim klavyenin başına...

Normalde, incelemelere kurgulanan dünya ile giriş yaparım; fakat üstte de dediğim gibi, kendimi tekrar etmek istemiyorum. O nedenle kurgunun muhteşemliğinden, yazarın o engin hayal gücünden uzun uzadıya bahsetmeyeceğim. Şuradaki Dune yorumumda bundan bolca bahsettim; kurguyu merak edenleri oraya alayım 😏

Dune Mesihi'nin olay örgüsünü fazlasıyla dağınık buldum ben. Bu yüzden, çoğu zaman sıkıldım ve dikkatimi toplamakta da zorlandım. Kitap, serinin diğer kitaplarına göre kısa olmasına rağmen, dayanamayıp sonuna baktım; bazı kısımlar o derece sıktı beni yani... Ayrıca bu karmaşık olay örgüsü, olayları takip etmeyi de güçleştirdi. Arada kopukluklar yaşadım ve olayların bazı kısımlarını kaçırdım gibi geldi. Neyin, ne zaman gerçekleştiğini sonuçlarıyla karşı karşıya gelince fark ettiğim bile oldu. Dune Mesihi'ni de, diğer Dune kitapları gibi, arkadaşlarımla birlikte okumuştuk; onların iteklemesi olmasa kitabı yarım bırakırdım muhtemelen ki bir ara kitaba ara vermek zorunda kaldığımı da hatırlıyorum. İşteki yoğunluklar ve yakalandığım grip nedeniyle Dune Mesihi'ni bir süreliğine bırakmıştım. Kitabın akıcı olmadığını düşünmemde bunun da katkısı olmuştur tabii. Ama serinin okuduğum diğer kitaplarına bakıyorum da, hiç böyle bir şey yaşamamıştım onlarda. Hatta Dune'u ilk okuduğumda, kurgulanan dünyayı tanımaya çalışırken bile kafamın bu kadar karıştığını, okumak için bu kadar çaba sarfettiğimi hatırlamıyorum.

Dune Mesihi, ilk kitaba kıyasla heyecanı düşük ve sıkıcı bir kitaptı. Aksiyon ve şaşırtıcılıklar yok değildi; fakat bu, Dune Mesihi'ni bir geçiş kitabı olarak gördüğüm gerçeğini değiştirmiyor. 200 küsur sayfa boyunca büyük bir şeyin gelmesini, olmasını bekledim; üstelik Paul'ün geleceği görme gücüyle tüm bunlar daha da ilginçleşti. Sonlara doğru tansiyon yükselse de, gerek yapılan açıklamaların yetersiz olduğunu düşündüğüm için gerekse olaylar arası kopukluklar yaşadığım için bu son beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Sanki yazar, bunları tam olarak toparlayamamış gibiydi ve ben, yaptığı açıklamalardan tatmin olmadım. Ayrıca, Dune Mesihi'nin vurucu noktası olan o duygusal kısım da bu nedenle beni o kadar etkilemedi. Fakat sonraki kitaba bırakılan açık kapılar, seriye devam etmeye teşvik ediciydi. Nitekim ben de öyle yaptım 😁

Kitabın üstüne bu kadar gidiyorum ama elimde değil... Dune Mesihi'nde işlenen konu, içerdiği paradokstan dolayı tatmin edici bir son veremeyecek özellikte zaten. Yazara biraz da bu yüzden kızıyorum. Paul'ün yapacağı her eylem, neden olacağı her şey geleceği görmesinden itibaren o geleceğin etkisi altına giriyor. Dolayısıyla da kendi kaderinin tutsağı durumuna düşüyor.

Dune Mesihi'ni bu kadar yerdikten sonra biraz da kitapta hoşuma giden kısımlardan bahsedeyim 😉 Hani ana karakter sergilediği onca çabadan sonra amacına ulaşır ve mutlu mesut yaşar ya, ben bundan sonrasının ne karakterlerin umduğu gibi ne de yazarın söylediği gibi olduğunu düşünmedim hiçbir zaman. İşte, Dune Mesihi kahramanın insanlığı kurtardığı diğer bilimkurgulardan bu yönüyle sıyrılıyor; ana karakteri bile kusurlarıyla işleyip olaylara çok daha gerçekçi yaklaşıyor. Paul'ün Dune'da zirveye çıkmasından sonra o zirvede ne kadar kaldığı, orada kalmak için nasıl çabaladığı gösteriliyor. Böylece önemli olanın istediğini elde etmek olmadığı, asıl olayın onu elinde tutmak olduğu vurgulanıyor. Paul, Muad'dib olsa da Kuisatz Haderah olsa da geleceği görse de ve belki sırf geleceği gördüğü için yaptığı hatalarla ele alınıyor. Dune Mesihi, Paul'ü tüm bu personalarından sıyırıyor ve onun da bir insan olduğunu hatırlatıyor.

Dune Mesihi'ni bir geçiş kitabı olarak görüyorum. Karmaşık olay örgüsü ve düşük heyecanı nedeniyle okumakta zorlandığım bir kitaptı. Fakat kitabın gerçekçi yaklaşımı ve merak uyandıran sonu, seriye devam etmem için kafiydi. Kitabı okurken siz de benim gibi sıkıldıysanız, biraz dayanın; zira Dune'dan beri sorduğumuz sorulara daha yeni cevap almaya başlıyoruz.



"İnsanların bir İmparator'un yönetimine ihtiyaç duymasının sebebinin uzayın sonsuzluğu olduğunu söyleyenler var... Bütünleştirici bir sembol olmazsa, insanlar kendilerini yalnız hissediyorlar. Kendini yalnız hisseden insanlar için İmparator somut bir şey. Ona bakıp 'Bakın, işte İmparator orada. O bizi birleştiriyor,' diyebiliyorlar. Belki din de aynı işlevi görüyordur..."





post signature
Paylaş:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder