, , , , , ,

Yorum: İşte İnsan - Michael Moorcock

Tür: Felsefe, Tarihi Kurgu 
Goodreads Puanı: 3,77 (6.753 oy) 
Orijinal Adı: Behold the Man 
Seri: - 
Yayınevi: İthaki Yayınları 
Çeviri: Barış Tanyeri 
Basım Yılı: 2020 (4. baskı) 
Sayfa Sayısı: 176 

"Korku olmadan din hayatta kalamaz."

Tolkien sonrası fantastik edebiyatın öncü ve en önemli yazarlarından olan Michael Moorcock yalnızca yarattığı efsanevi karakteri Elric'le değil, Yeni Dalga akımının yükselmesine sebep olan editörlüğüyle de türün kaderini doğrudan etkilemiş ender yazarlardan. Moorcock'ın kendi sınırlarını bile zorlayıp tabuları yerle bir ettiği bilimkurgu kitabı İşte İnsan ise Jungcu psikoloji temel alınarak yazılmış en cüretkâr zaman yolculuğu romanlarından biri.

Kafası sorularla dolu, problemli bir genç olan Karl Glogauer, İsa Peygamber'in son aylarına tanıklık etmek için zaman makinesiyle 1970 yılından M.S. 29 yılına yolculuk eder. Kutsal Topraklar'da Vaftizci Yahya ile karşılaşan Glogauer, bu mucizelerle dolu bölgede Nasıra'ya ulaşmak ve İsa'yı bulmak için yola çıkar.

İsa'yı bulduğunda ise hikâye oldukça çetrefilli bir hal alır zira bu tarihi figür, Nasıra'da bir marangoz dükkanının gölgelerinde saklanan ve değil peygamber olmak, hayatta kalmak için bile başkalarına ihtiyaç duyan bir insandır. Gelecekte vuku bulmuş geçmişinin peşini bırakmayan hayaletleriyle, insanlık tarihinin olması gerektiği gibi yaşanmasını sağlamak için harekete geçen Glogauer, hem yolculuğun sonuna hem de sorularının yanıtlarına adım adım yaklaşır.

Tarih değişmesin diye tarihe müdahale etmenin bedeli nedir? Fikir mi gerçekliğin sebebidir yoksa gerçeklik mi fikrin?

İşte İnsan, yanlış sorulara verilen doğru bir cevap.

"Wells'in hiçbir zaman hayal edemeyeceği Zaman Makinesi'nin ta kendisi."
-Brian Aldiss

İşte İnsan, arkadaşlarla birlikte okuduğumuz bilim kurgulardan biri. Kitabı ocak ayının ortalarında okumuştuk. O sıralarda yüksek lisans projemle uğraştığım için kitap okumaya ayıracak zamanım, enerjim, dikkatim, vs. çok yoktu. Bu yoğunluğun içinde birkaç günlük, boş olduğum bir zamanı bulunca kısa bir kitap okumak istedim. Nitekim kitabı tüm bu koşuşturmacalar başlamadan, üç günde bitirdim. Biraz kendime zaman ayırdıktan sonra da kitap okumaya ve incelemelerine kaldığım yerden, İşte İnsan'ın incelemesiyle devam ediyorum.

Kitaba başlamadan önce kitap hakkında çok fazla bir bilgim yoktu. Olayı kabaca, arka kapaktan okuduğum kadarıyla biliyordum. Aynı şekilde, Hristiyanlık hakkında da derinlemesine bilgi sahibi değilim. Kitapta olaylar her ne kadar ayrıntılı bir biçimde işlenmese de yapılan göndermeleri, bahsedilen olayları anlamak için biraz araştırma yapılması gerektiğini düşünüyorum. İncil'den alınan olaylar ve bunların kurguya dönüştürülüşü basit olsa da bu kitap, konuyu bilmeden okunduğu takdirde birçok noktanın kaçırılacağı ve sonunda okurun kitaptan sıkılabileceği kanaatindeyim.

Kitap bilim kurgu olarak kategorize edildiği halde, geçmişe dönmek için kullanılan zaman makinesinin ayrıntısına bile inilmemesi beni çok rahatsız etti. Makinenin dış görünüşü kısaca betimlenmiş, bir ya da iki ana parçasının işlevinden bahsedilip olaylara geçilmiş. Bilim kurguyu bilim kurgu yapan, kitabın dayandığı gerçek ya da kurgusal olan bilim değil midir? Bilim, bu kitabın neresinde? Bir karakter zamanda yolculuk yaptı diye o kitap bilim kurgu olmuyor, olmamalı... Ayrıca zamanda yolculuk, karakterin sadece amacına ulaşmasını sağlama yöntemi olarak kullanılmış. Devamında yapılan bütün tartışmalar, okuru düşünmeye sevk eden konular bu zaman yolculuğu sayesinde gerçekleşmiş. Ancak kitabın odağında, zaman yolculuğu sonrasında gerçekleşen olaylar ve bu olayların sorgulamaları yer alıyor. Yani zamanda yolculuk veya zamanda yolculuğu mümkün kılan teknoloji, bu kitabın odağında değil. Zamanda yolculuğun neden olabileceği paradokslar da ayrıntılı olarak ele alınmamış. Bu paradokslar ana karakteri birkaç satırlık düşünmeye sevk etmiş sadece. Ardından zaman yolculuğunun neden olabileceği senaryolardan biri, bunun nedeni veya ispatı sunulmadan işlenmiş. Kurguya ve olay örgüsüne bakıldığında, işlenen ve tartışılan konular incelendiğinde de bu kitabın bir bilim kurgudan çok felsefe, hatta din felsefesi ve psikoloji türlerine daha yakın olduğu görülürken ben, İşte İnsan'ı bir bilim kurgu kitabı olarak etiketlemeyi doğru bulmuyorum. Bu konuda hayal kırıklığına uğradığımı da belirtmek istiyorum. Ben, bir bilim kurgu okuyacağımı düşünürken bilim kurguya teğet geçen böyle bir kitapla karşılaştım. İşte İnsan'ı okuyacaklara, bunu göz önüne alarak kitaba başlamalarını öneririm.

Kitabın kurgusu, Jungcu psikolojiden fazlasıyla besleniyor. Kolektif bilinçdışı, persona, arketipler gibi Jung'un birçok kavramı kurguya nefis bir şekilde yedirilmiş. Ana karakter Jungcu olduğundan, Jung'un görüşlerine de kurguda yer verilmiş. Eğitimim boyunca bakış açısını anlamakta en çok zorlandığım kişilerin başında Jung geliyor. Kendisinin alana yaptığı katkıların önemi inkar edilemez. Ancak Jungcu yaklaşım, ilgi duyduğum ve benimsediğim yaklaşımlardan biri değil. O nedenle, kitabı büyük bir şevkle okuduğumu söyleyemem. Kurgudaki Jungcu noktaları yakalamak keyifli olsa da kitabı söylenerek ve yer yer sıkılarak okudum.

Benzer şekilde, kitabın karmaşık olay örgüsü de kitabı okurken sıkılmama neden oldu. Özellikle ilk kısım bölük pörçüktü. Olaylar belirli bir zaman çizelgesinde verilmediğinden, olay örgüsünün takibini yapmak da zordu. Bu durumun ana karakterle bağlantılı olduğunu düşünüyorum ben. Ana karakter Karl Glogauer'in doğup büyüdüğü zamana ait hissetmemesi, zihninin sürekli geçmiş ve gelecekle meşgul olması olay örgüsüne böyle yansıtılmış. Karakterin anlam arayışının bu şekilde işlenmesini zekice bulsam da bu, olay örgüsünün okunmasının yorucu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

İşte İnsan, karakter açısından zengin bir kitap değil. Kitabın kilit rollere sahip, az sayıda karakteri var ve bu karakterler, ana karakter için belirli bir role hizmet ediyor. Her biri, ana karakterin hayatında belli bir işleve sahip. Karakterler olay örgüsünde olması gereken yerde bulunarak, duyulması gereken fikirleri dile getirerek ana karakteri yürümesi gereken yolda tutuyor. 

Kurgunun deterministik yönünü gözler önüne seren bir diğer unsur, ana karakter ile İsa peygamber'in hayatları arasındaki paralellikler... Ana karakterin yaşadıkları, kurduğu ilişkiler, yaptığı seçimler, vs. İsa peygamberin yaşamıyla çok benziyor. Tüm bunların, ana karakteri üstlenmesi gereken role hazırladığı gibi bir algı da oluşturuluyor sanki. Ancak bu algı o kadar belirgin ki kitabın şaşırtıcılığını düşürüyor; şok etkisi yaratması planlanan o olay, daha ilk sayfalarda tahmin edilebiliyor.

İşte İnsan, mistisizm ve determinizmle çerçevelenen bir kitap ve bence, bir bilim kurgu kesinlikle değil. Din felsefesiyle ilgilenenlere İşte İnsan'ı tavsiye ederim. Beklentinizi yüksek tutmazsanız da kitaptan daha çok keyif alacağınızı düşünüyorum.



"...Din korkunun yaratımıydı. Bilgi korkuyu yok eder. Korku olmadan din hayatta kalamaz."





post signature
Paylaş:

4 yorum:

  1. Özetle: Kitap kesinlikle bilim kurgu değil. Karmaşık olay örgüsü ile sıkıcı bir kitap okumayın demişsiniz teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap sıkıcı değil de, ilgi alanınıza göre sıkıcı bulabilirsiniz demeye çalıştım daha çok 😊

      Sil
  2. Yorumunuz için teşekkür ederim, benim çok ilgimi çekti ama sanırım yazdığınız sondan bir önceki satırla spoiler almış gibi oldum 😂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok, spoiler vermedim. Olabildiğince ayrıntıya inmeden yazdım. Yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim 😊

      Sil