Goodreads Puanı: 3,93 (28.527 oy)
Orijinal Adı: La planète des singes
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: S. İpek Ortaer Montanari
Basım Yılı: 2015
Sayfa Sayısı: 208
"Aklını kullanabilen insanlar mı? Hayır, bu mümkün değil; bu noktada yazar ne yazık ki maksadını aşıyor!"Maymunlar Gezegeni'ni, uzun zamandır okumak istediğim kitaplardan biriydi. Daha önce filmini izlediğim için, kitabı okumayı sonraya bırakmıştım; filmi biraz unuttuktan sonra okumayı planlamıştım. Nitekim, bu sene filmi pek iyi hatırlamadığımı fark ettim ve kitabı okumaya karar verdim. Maymunlar Gezegeni'ni, yine arkadaşlarla beraber okuyup tartıştık :) Kitaba ilkbahar sonu gibi başlayıp yaz başında bitirmiştim.
Pierre Boulle, Avrupa'dan çıkıp yazdığı bilimkurgu romanıyla vahşi batılı meslektaşlarıyla baş edebilen ilk, belki de son frankofon. Maymunlar Cehennemi ve diğer sinema uyarlamalarına da ilham kaynağı olan Maymunlar Gezegeni ise, insanlığın en derin korkularından birinin eşsiz anlatısı.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte üç uzay gezgini; verimli ormanları, yaşanabilir iklimi ve temiz havasıyla Dünya'ya fazlasıyla benzeyen bir gezegene iniş yapar. Bu gezegen her yönüyle kusursuz gözükse de aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Gerçek, çok geçmeden açığa çıkar: Bu gezegende insanlar vahşiyken, uygar maymunlar onların efendileridir. Henüz maceranın başında yol arkadaşlarından kopup tek başına mücadele etmek zorunda kalan Ulysse Mérou, bu cennet görünümlü cehennemden kurtulmanın yollarını tek başına bulmak zorundadır.
Ulysse, insanlığın kurtarıcısı olmayı başarabilecek mi? Yoksa bu lanetli geleceğin son tanığı mı olacak?
Maymunlar Gezegeni, insanlar gezegeninden daha insani bir satir.
"Maymunlar Gezegeni, Gulliver'ın Gezileri'nin gelecekteki versiyonu."
-Louisville Times
"Romanın şaşırtıcı finali bile tek başına dehşet verici."
-Newark News
Kurgusu, gerek altyapı gerekse yapı bakımından muazzam... Biyoloji, sosyoloji, psikoloji gibi çeşitli alanlardan beslenerek derin, fakat çok da karmaşık olmayan bir kurgu inşa edilmiş. Kurgusu bünyesinde birçok farklı konuyu barındırsa da temel dayanağının evrim olduğunu söylemek, yanlış olmaz. İnsanlar yerine maymun türlerinin evrim geçirip uygarlaştığı farazi senaryo, kurgunun bel kemiğini oluşturuyor. "Ya şöyle olsaydı" dedirten, bu şekilde hayatı sorgulatan kurguları okumayı ve izlemeyi çok seviyorum. Biraz da o nedenle Maymunlar Gezegeni'ni ayrıntısına kadar incelemek, hakkında uzun uzun yazmak istiyorum; yani kitabı hem öveceğim, hem de yereceğim.
Yerme kısmıyla başlayalım, o vakit... Mesleğim gereği, beyin ve evrim ile ilgili normalden daha fazla bilgi sahibiyim. Bu yüzden, "maymunların insanlardan daha zeki olduğu" bu senaryoyu sadece okuyup geçemiyorum. Evrimsel süreçte maymunların diğer canlılardan nasıl farklılaşıp bilişsel becerileri nasıl kazandığını, bilinçli olduğunun bilincine nasıl vardığını merak ediyorum. Maymunlar Gezegeni'nde bunun ayrıntısına pek inilmiyor; maymun türlerinin iki ayakları üstünde durmaları veya fiziksel beceri ve güçlerinin alet kullanmalarını sağlaması ile ilgili bazı teoriler ortaya atılıyor sadece. Pierre Boulle, iki ayak üstünde durmanın avantajlarıyla evrimi bu açıdan doğru bir şekilde yakalasa da maymunların alet kullandığı düşüncesini doğru kanıtlarla desteklemiyor ve kurgunun gerçekçiliğini şüphe altında bırakıyor. Çünkü insanlardaki evrimsel gelişmenin nedenlerinden biri olan alet kullanımının ve aletleri kavramanın ilk üç parmakla, özellikle de baş parmakla, ilişkili olduğunu biliyorum. Kitapta ise, maymun türlerinin parmaklarından bahsedilmese de, insanların parmaklarından "kısa" olarak bahsediliyor. Bu da demek oluyor ki Soror'un gelişmiş türlerinin el yapısı Dünya'nın maymunlarınki gibi; alet kullanımına insanlarınki kadar elverişli değil. Öyleyse, nasıl oluyor da Soror'un maymunları alet kullanarak evrimleşmelerine rağmen aynı el yapısını koruyabiliyorlar? Aynı şekilde, kitapta insanların "iki eline, kısa parmaklarına ve sakarlıklarına" bakarak doğuştan gelen bir engeli olduğuna ve alet kullanamamalarına vurgu yapılıyor. Soror'un insanlarıyla aynı el yapısına sahip Ulysse nasıl oluyor da defter ve kalem tutarak ellerini Soror'un maymunları gibi kullanabiliyor?
Kurguda takıldığım bir diğer nokta da yine, Soror'un maymun türlerinin fiziksel özellikleriyle ilgili: kafatasları ve dolayısıyla beyinleri... Kitapta gorillerin yüzü, "konik şekilli kafaya, basık bir buruna, çıkık çene kemiğine" sahip olarak, Dünya'dakine benzer bir şekilde betimlenmiş. Eğer kafatasları Dünya'dakiler gibiyse, beyinlerinin de Dünya'daki gorillerinki gibi olduğunu varsaymak yanlış olmayacaktır. Zira Dünya'daki gorillerin kafataslarının konik biçimde olması, gözlerinin beynin hemen önünde yer alması zekalarını doğrudan etkileyen unsurlardan. Çünkü insanların göz çukurlarının kafatasının altına doğru gerilemesi, planlama veya problem çözme gibi yüksek bilişsel işlevlerden sorumlu frontal lobun -özellikle de prefrontal korteksin- genişlemesine imkan sağlıyor. Ayrıca, insan kafatasının küreleşmesiyle zekasının artması arasında da bir ilişki var. Yani, Soror'un gorillerinin konik biçimli kafatası; el-göz koordinasyonunu sağlayan parietal lobun, dili anlamada görevli Wernicke alanını içeren temporal lobun veya konuşmayı üretmede görevli Broca alanını içeren frontal lobun gelişmesini uzamsal olarak kısıtlıyor. Öyleyse, nasıl oluyor da bu kafatası yapısıyla Soror'un gorilleri çeşitli yüksek bilişsel işlevleri yerine getirebiliyor? Soror'un gorilleri kafatası bakımından Dünya'dakilerine benziyorsa, kitapta geçen diğer maymun türlerinin kafataslarının da Dünya'dakilerine benzediğini varsayabiliriz... O halde sadece goriller için değil, Soror'un tüm "yüksek bilinçli" maymun türleri için bu soruyu sormak gerekiyor.
Bu noktalar kitabı okuduğum sıralarda ve kitabı bitirdikten sonra da aklıma çok takıldı. Bilim kurgunun, kaliteli bilim kurgunun, en azından yazıldığı zamanın bilimsel gerçeklerinden doğru bir şekilde beslenmesiyle yazılabileceğini düşünüyorum. O nedenle, beyin ve kafatası ile ilgili çalışmalar hakkında biraz araştırma yaptım ve bu tarz sonuçları, yorumlamaları içeren çalışmaların kitabın basıldığı sıralarda ve hatta öncesinde de yapıldığını buldum. Yani, Maymunlar Gezegeni'nin en azından bu konuda yazıldığı dönemin bilimsel gerçeklerini yansıtmadığını ya da bu uç düşünceleri destekleyecek kanıt ve gözlemlere kurguda yer verilmediğini ve bilimsel açıdan kurguda tutarlıkların sağlanmadığını söyleyebilirim. Aynı araştırmayı, Dünya'ya olan uzaklığını farklı hatırladığımdan, Betelgeuse için de yapmıştım. Bu konuda bulduklarımı, kitabın evrim kısmında da görmek isterdim. Zira Betelgeuse'ün Dünya'ya olan uzaklığını şu anda dahi tam olarak hesaplamak çok zor; 1950lerde bu mesafe, Pierre Boulle'un kitabında yazdığı gibi 300 ışık yılı olarak hesaplanmış olabilir. O yüzden, mesafedeki bu yanlışlığa takılmıyorum; yazarın evrimi ele alışının aksine, bu konu dönemin bilimsel gerçeklerini yansıtıyor.
Benzer bir mantıksızlığın da kitabın sonlarında yapıldığını düşünüyorum. Spoiler olmaması açısından ayrıntılı bir şekilde açıklamayacağım. Düşüncemi şöyle, üstü kapalı bir şekilde ileteyim: bir türün evriminin, Ulysse'nin hesaplaması göz önüne alınırsa, 700-800 yılda bu kadar hızlı bir şekilde gerçekleşeceği fikrini mantıklı bulmuyorum. Daha gelişmiş bir türün varlığından veya müdahalelerinden dolayı bazı dönemleri atlayarak, bizim geçirdiğimiz evrime kıyasla daha ani gelişmeler gösterebilirler; ama bu derecede değil...
Kurgunun üstüne biraz fazla gittiğimi veya yazarın anlatmak istediği noktaları kaçırdığımı düşünebilirsiniz. Benim için bir bilim kurguda öncelikli olan bilimden nasıl ve ne kadar beslendiği olduğundan, Maymunlar Gezegeni'ninde de öncelikle bu konulara baktım. Kitapta işlenen temaların mesleğim ve ilgi alanımla bu kadar yakından ilgili olması sebebiyle de, Maymunlar Gezegeni'ni derinden incelerken buldum kendimi. Bir de yukarıda bahsettiğim bu açıkların, olay örgüsüne sıkıştırılmış birkaç cümlelik açıklamalarla hem kendi içinde tutarlı hem de yazıldığı dönemin bilimine uygun bir hale getirilebileceğini görebiliyorken bunun yapılmaması, beni hayal kırıklığına uğratıyor.
Kitabı okurken bunları göz ardı etmeye, yaratılan kurgunun içinde kaybolmaya çalışmıştım. Neyse ki, Pierre Boulle'un üslubu ve vurguladıkları bunu kolaylaştırdı. Kitabın bilimsel yanı ağır, üslupta da bu bilimsel yanını hissettiriyor. Olayların anlatılışı da bir bilim insanının gözünden gibi; karakterin olayları değerlendirişi ve etrafını gözlemleyişi, neden-sonuç ilişkisi kurarak çevresindekileri anlamlandırmaya çalışması... Fakat bu, kitabın dilinin ağır olduğu izlenimini vermesin. Tüm bu bilimsellik, vurguladığı noktalar aracılığıyla, kurgunun temelini daha da sağlamlaştırıyor. Yazar bunu yaparken de bilimi basit bir dille, kurguyu açıp kurgunun daha anlaşılır olması için kullanıyor.
Anlatımda bilimin bu kadar öne çıkması Maymunlar Gezegeni'ni sıklıkla bir ders kitabı havasına soksa da, duyguları ustalıkla ele almasına engel oluşturmuyor. Bilakis, Ulysse'nin içinde bulunduğu durumun ciddiyetinin bilimsel olgularla desteklenmesi, karakterin çaresizliğini veya korkularını daha da şiddetle hissetmesini sağlıyor. Pierre Boulle da bu güçlü, ham duyguları ustalıkla kaleme alıyor. Özellikle, maymunların insanlar hakkındaki fikirleri ve insanlara bakışları tüylerimi diken diken etti; hele bir de kitabın yazıldığı, basıldığı dönemlerde maymunların kullanıldığı deneyleri ve bu deneylerdeki artışı düşününce...
Maymunlar Gezegeni'nin sevdiğim bir diğer yanı, şaşırtıcılığının çok yüksek olması. Filmini izlememe, olayların nasıl sonuçlanacağına ilişkin ufak da olsa bilgim olmasına rağmen kitap, o beklenmedik sonuyla beni şaşırtmayı başardı. Daha doğrusu, finali farklı bir açıdan ele alarak filmdekiyle aynı sona getirtmesi beni hazırlıksız yakaladı. İşte, bunu hiç beklemiyordum.
Maymunlar Gezegeni insanların davranışlarını, varlıklarına olan bakış açısını çok güzel yeren; kendini zincirin en üstünde gören, tür olarak özel olduğunu düşünen insanlara gerçeği tokat gibi yüzüne çarpan bir kitap. Bilimsel açıdan gerçeğe biraz daha yakın olsaydı, kitap benden tam puan alacaktı; fakat bu haliyle de ilgimi çekmeyi ve beni şaşırtmayı başardı. Okuyacaklara tavsiyem, kitabın bilimsel yönüne benim kadar takılmayın; kendinizi Pierre Boulle'un ele aldığı meselelerde kaybedin ve sürprizlere hazır olun!
"Bir uygarlığı niteleyen nedir? Olağanüstü dehası mı? Hayır, bu her zaman olan bir şey... Hım! Zekânın hakkını yemeyelim şimdi. Bunun öncelikle sanat ve edebiyat olacağını kabul edelim. Birkaç sözcüğü bir araya getirme yeteneği olan üstün zekâlı maymunlarımız için bunları gerçekleştirmek zor mu peki? Edebiyatımızı oluşturanlar nedir? Şaheserler mi? Bir kez daha hayır. Ancak özgün bir kitap yazıldı mı -bir çağda zaten bir iki tane çıkar- yazarlar bunu taklit eder, yani yeniden yazar, basılan yüz binlerce kitap aynı konudan bahseder, sadece başlıkları ve cümle şekilleri farklılık gösterir. Bu, doğuştan taklitçi olan maymunların başarabileceği bir şey, hele bir de dili kullanabiliyorlarsa."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder