Çok uzun bir aradan sonra merhaba! Son birkaç aydır blogla ve blogun instagram hesabıyla neredeyse hiç ilgilenemedim; hatta blogu bırakma noktasına bile geldim. Çünkü, şu sıralar hayatımın dönüm noktalarından birini yaşadığıma inanıyorum. Bu sene, yani 3 ay kadar sonra üniversiteden mezun oluyorum.
Okuduğum bölüme başlarken, geleceğimi ayrıntılarıyla planladığımı söyleyemem. Bir de, bölümde geçirdiğim 4 koca yıl içinde hangi alana yöneleceğimle ilgili sıklıkla fikir değiştirdim. Şu anda bile bir karara varabilmiş değilim. Bunun dışında bir de yüksek lisans mı, iş hayatı mı sorunsalı mevcut... Kısacası geleceğimle ilgili şu anda kafamda kocaman bir soru işareti var. Son birkaç aydır bunları düşünmekten bloga giremedim, girmek de istemedim; çünkü paylaşacak bir şeyim yoktu.
Ama sonra, buraya 4 yılımı verdiğim geldi aklıma. Yaşımı da düşünecek olursam bu, bayağı uzun bir süre ve çok fazla emek demek. Bu yüzden, daha az sıklıkla da olsa, tekrar buradayım :) Okuduklarımı ve izlediklerimi paylaşmaya, düşüncelerimi yazmaya elimden geldiğince devam edeceğim ^_^
Burada olduğuma göre, son birkaç ayda neler okuduğuma gelelim...
Tıpkı yüksek lisanstır, kpssdir, alan seçimidir diye milyon tane şeyle ilgilendiğim gibi; milyon tane kitabı da eş zamanlı okuyorum :D
22/11/63'ü geçtiğimiz ay bitirdim. Kendisi, okuduğum ilk Stephen King romanıydı; gerek konusu gerekse üslubuyla beni çok etkilediğini itiraf etmeliyim. Yorumumu birkaç güne yazıp yayınlarım, kitapla ilgili ayrıntılı düşüncelerimi orada bulabilirsiniz ;)
Otostopçunun Galaksi Rehberi'ne son noktayı koymamak için uzunca bir ara vermiştim. Onu da geçtiğimiz haftalarda yeniden elime aldım. Şu anda son kitaptayım, bitmesin diye o kadar çok uğraşmıştım ki... Ama sona yavaş yavaş yaklaşıyorum ve bundan hiç mutlu değilim :/
Kule Efendisi'ni uzun bir süredir elime almadım. Serinin ilk kitabını okuyalı çok olduğu için karakterleri ve olayları hatırlamakta zorlanmıştım. Bu kitabı şimdilik bir köşeye koydum, birkaç hafta içinde okumaya kaldığım yerden devam ederim, diye düşünüyorum.
Çıplak Şölen'i okumak ise apayrı bir olay, benim için. Kitabı ne heveslerle, ne umutlarla almıştım... Sanırım hayatımda ilk defa başıma böyle bir şey geliyor, okuduklarımı bağdaştıramıyorum bir türlü. Sorun bende mi diye yaptığım ufak çaplı -yaklaşık bir hafta süren- araştırmaların sonunda sorunun bende olmadığına, ama kitapta da olmadığına karar verdim. Ben de her şeyi akışına bıraktım; olmadı, kitabı bir daha okurum ta ki bir şeyleri çözünceye, bir şeyler hissedinceye kadar :)
Altın Oğul'a başlayalı ise bir hafta oldu. Şu dünyayı, karakterlerini, kurgusunu filan nasıl da özlemişim... Kitabın büyük bir kısmını okudum, bu hızla gidersem belki birkaç güne onun da yorumunu blogda bulabilirsiniz ^_^
Dizi konusunda da bayağı bir meşgul olduğum söylenebilir. Sömestırın ortasında The X Files'a başlamıştım. Şu dizi için hissettiklerimi ifade edebileceğim, bu sevgi yoğunluğunu betimleyen bir kelime daha türetilmedi. Aslında ben Mulder-Scully kelime ikilisini birçok yerde duymuştum ama araştırmamıştım. Keşke baksaymışım, diyorum şimdi. Bu diziyi bir 10 yıl önce keşfetmiş olsaydım; eminim ki şu anda olduğumdan farklı bir tutkuyla, daha bir delice izlerdim diziyi. Çünkü o zamanlar şu UFO kaçırmaları, telekinezi, komplo teorileri gibi şeyler çok popülerdi ve ben de o zamanlar böyle şeylere acayip meraklıydım. Yine de geç olsun, güç olmasın; böyle muhteşem bir diziyi daha da geç olmadan keşfettiğim ve izlediğim için mutluyum :) Dizinin şu anda 9. sezonundayım; kısmen neler olacağını öğrendiğimden ama en çok da Mulder'ın yokluğundan dolayı bu sezonda bir türlü ilerleyemiyorum. Onun dışında 10. sezonu izleyip bitirdim; hatta son bölümünü tüm dünyayla eş zamanlı olarak bile izledim. Diziyle bağlantılı 2 filmi de izledim, elimde sadece bir türlü izleyesimin gelmediği 17 bölüm var. Onları da bir şekilde bitirip diziye noktayı koyacağım. Şaşkınlıktan ağzımı açık bırakan o 10. sezon finalinden ise şimdilik bahsetmiyorum, o bölüm hakkında Dizi Notları'nda uzun uzun yazarım :)
David Duchovny'ye ve oyunculuk performansına doyamadığım için The X Files'ın hemen ardından Californication'a başladım. Şu anda dizinin 6. sezonunun ortalarındayım ve dizi inanılmaz güzel ilerliyor. Dizinin hiçbir sezonunda sıkılmadığımı aksine, her sezonda ilgimi çeken bir şeylerin mutlaka olduğunu söylemeliyim. Hele bazı bölümler beni o kadar çok kahkahaya boğuyor ki, kendime gelip bölüme devam edebilmek için bir 5 dakika beklemem gerekiyor :D
Lucifer, Second Chance ve 11.22.63'ü son birkaç haftadır düzenli olarak takip ediyorum. Daha da ayrıntısına girmem gerekirse, Lucifer'ı başladığından beri düzenli olarak izliyorum :D Dizi, ABD'de pazartesi akşamı saat 8 civarı, bizim yerel saate göre ise sabah 6 gibi Fox'ta yayınlanıyor. Salı akşamına da alt yazısıyla birlikte nete düşmüş oluyor. Yayın saatiyle ilgili engin bilgilerimden de anlaşıldığı üzere, her hafta salı gününü iple çekiyorum ben :D Lucifer için ayrı bir yazı hazırlamak istiyorum aslında; çünkü dizinin birçok kişi tarafından çok yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. O yazıda her şeyden bolca bahsedeceğim için, diziyi ne kadar sevdiğimi burada uzun uzun anlatmayacağım. Her bir bölümü ayrı bir zevkle izlediğimi söyleyip Second Chance'e geçeyim :)
Second Chance, şans eseri bir dizi sitesinde gördüğüm dizilerden. Konu bakımından ilgimi çekse de, dizide bildiğim çok fazla oyuncu olmadığı için dizi bir yerden sonra beni kendine çekemiyor. Ama dizinin son birkaç bölümü sezon finali tadında, inanılmaz heyecanlıydı. Sonrasında neler olacağını merakla beklemekteyim.
11.22.63'ün kitabına, dizisini görünce başlama kararı almıştım; kitabı bitirir bitirmez de diziye baktım. Olay örgüsü bakımından kitapla arasında uçurumlar olsa da J.J. Abrams ve Stephen King birlikte, bu işin altından başarıyla kalkmışlar; diziyi bayağı sevdim, heyecanla da izliyorum.
Daredevil ise resmen rüzgar gibi geçti, gitti. Bütün sezonu geçen sefer yaptığım gibi tek oturuşta bitirip geri kalan 364 günde kendimi yemek yerine, bu sefer 13 bölümü 2-2,5 güne yayarak keyfini çıkara çıkara izledim. O nasıl bir sezondu öyle; heyecan dolu olay örgüsü, inanılmaz oyunculuk performansları, Daredevil'ın yeni kostümü ve tabii ki Punisher'ın mükemmelliği... Bunu ise en iyisi Dizi Notları'nda uzun uzun ele alayım ben; yoksa, şimdi yazmaya başlarsam beni kimse durduramayacak :D
Genelde diziyi, filme tercih eden biriyim; bu yüzden de izlediğim film sayısı, izlediğim dizilere kıyasla azdır. Ama The X Files sağ olsun, geçtiğimiz son aylarda izlediğim film sayısında bir artış oldu. Fight the Future her açıdan beğenimi toplayan bir filmdi. Senaryosu, diziden daha karanlık ve heyecanlıydı; oyunculuk desen diziden daha bir farklı ama bir o kadar da tanıdıktı. Filmden önce çekilen şu koskoca 5 sezonda göremediğim o Mulder-Scully yakınlaşmalarını bu filmde gördüğüm için filmi daha da bir seviyorum :) The X Files'ın altın çağı olarak gördüğüm o dönemin ortasında bir yerde yayınlandığı için olsa gerek; filmi hem Mulder-Scully ilişkisini ayrı bir boyuta taşımaya, hem de olayları birbirine bağlamaya yardımcı olan kısım olarak görüyorum ben. Bu düşüncem, filmi ne kadar çok sevdiğimi gayet güzel özetliyor :D
Ama ikinci film olan I Want to Believe, beklentimin birazcık altında kalan bir yapım oldu. Bunun en büyük nedeniyse senaryonun basit ve heyecandan uzak olmasıydı; bazı Mulder-Scully sahneleriyle filme içim ısınıyormuş gibi olsa da genel olarak değerlendirdiğimde filmde umduğumu pek bulamadım.
Deadpool'u ise dün izledim, nete düştüğünü görünce hiç beklemeden açtım filmi. Film, beklediğim gibi komik ve eğlenceliydi. Favori Marvel filmlerim arasına da girdi. En kısa zamanda bunun çizgi romanlarını edinmeyi kafama koydum, ama bakalım...
İşte, son birkaç ayı böyle geçirdim ben: Geleceğimle ilgili bol bol düşünürken ilgimi çeken kitaplar okumaya çalıştım, birbirinden muhteşem diziler keşfettim ve favorilerim arasına giren birkaç güzel film izledim. Bu yazıyı yazdığıma göre de bir süre daha buralardayım ^_^ Şimdi, sonraki birkaç hafta için 22/11/63'ün yorumunu yazıp yayınlamak, en az bir adet Dizi Notları yazısı hazırlamak, Lucifer hakkında uzun uzun yazabileceğim ayrı bir Dizi Notları yazısına başlamak ve Yorum Cadısı'nın instagram hesabını güncel tutmak gibi planlarım var. Ne kadarını gerçekleştirebileceğimi ise gelecek gösterecek; ama ben yapabilirim, diyorum ;)
Universitede son yil ve son yil kararlari gercekten zor. Bir donem bende oyle cikmaza girmistim, ama bi yerde ilk adimi attigimiz an sekillenmeye baslanacak. Umarim gonlunde gecirdigin olur, basarilar ve kolayliklar.
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)
YanıtlaSil