SaklamaKabı'ndan Eren birkaç gün önce 2 mimi birleştirip vlog yapmıştı. Etiketlediği bloglar arasında ben de vardım ama bu mimleri/tagleri yapıp yapmamak konusunda kararsızdım. Baktım izleyecek dizi-film bulamıyorum, okuduğum kitapların etkisinden çıkamıyorum; mim yaparak biraz kafa dağıtmış olurum :)
Önceden uyarmalıyım, The Book Sacrifice, bolca spoiler içerir. Adı geçen kitapları okumadıysanız, cevabı atlayabilirsiniz.
Eren'in cevaplarına bakmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz :D Gelelim benim cevaplarıma...
-Ne sıklıkla kitap okursunuz?
Günde aralıksız 10 saat okuduğum da olur bir hafta boyunca kitabın kapağını kaldırmadığım da... Ama genelde her gün mutlaka okumaya çalışırım.
-En sevdiğiniz yazarlar?
Aklıma ilk gelenleri sıralayayım hemen: Tolkien, J. K. Rowling, John Green, Anne Rice, Neil Gaiman...
-En beğendiğin kitaplar?
Yüzüklerin Efendisi serisi ilk sırada yer alıyor. Ardından Harry Potter serisi -ama daha açık olmak gerekirse içlerinde Melez Prens favorim ya da Ölüm Yadigarları ya da Ateş Kadehi ya da Zümrüdüanka Yoldaşlığı, karar vermek zor :D- geliyor. Daha sonra Vampir Lestat olabilir; Aynı Yıldızın Altında, Yokyer aklıma gelen ilk kitaplar.
-Yerli / Yabancı hangi yazarların kitaplarını tercih edersin?
Bu soruyu tam olarak anlayamadım. Yerli mi yabancı mı hangi yazarı tercih ettiğim mi soruluyor yoksa yerli ve yabancı yazarlardan tercih ettiklerim mi? Ben ikisine göre de cevaplayayım :) Genelde yabacı yazarların kitaplarını tercih ediyorum, Tolkien'ın çevrilip çıkan herhangi bir kitabını gözüm kapalı alırım mesela veya Anne Rice'ın. Yerli yazar pek okumuyorum ama birkaç gün önce Sabahattin Ali'nin bir kitabını bitirmiştim, bu sayede yerli yazarlara da bir şans vermeyi düşünüyorum; tabii ki önceliğim Sabahattin Ali'nin diğer kitaplarından yana olacak. Yerli yazarlardan ise Barış Müstecaplıoğlu'yu ve Sabahattin Ali'yi tercih ederim.
-Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi?
Yüzüklerin Efendisi.
-Daha çok hangi tarz okumaktan hoşlanırsın?
Fantastik ve bilim kurgu okumayı severim. Ara sıra da polisiye ve macera kitaplarına bakarım.
-En son hangi kitabı okudun?
Kürk Mantolu Madonna.
-Şu anda hangi kitabı okuyorsun?
George Orwell'ın 1984'ünü.
-Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi?
Yeni yeni hayatımıza giren yapılardan biri, kitap blogları. Özellikle son bir yılda nereye baksam kitap blogu görüyorum ve bu beni fazlasıyla sevindiriyor. Blogların, özellikle de kitap bloglarının insana çok şey katığını düşünüyorum. Hem aynı ilgi alanına sahip yeni kişilerle tanışma imkanı sağlıyor hem de insanın kendini geliştirmesine yardımcı oluyor. Fakat çok sinir olduğum bir nokta var... Bunu genelde yeni açılan kitap bloggerlarında görüyorum; özgünlüğe önem vermiyorlar. Kullandıkları temayı gidip de çizgisi oturmuş bir blogunkine benzetmeye çalıştıklarını gördüm. Blog isimleri konusunda öne veya arkaya birkaç ek getirerek ismi değiştirip kullananları gördüm. Kimisi ise ismi hiç değiştirmeden kullanıyor. Bunlar, gözüme en çok batan olumsuzlukları. Bir de başka bir bloggerın kullandığı puanlama sistemini aynı şekilde kullananlar var ki onlara bir şey diyemiyorum zaten. Puanlama sistemi yahu, o kadar zor bir şey değil... İnternette bolca yıldız, kalp, vs. var olmadı başka resimler de kullanılabilir puanlama için. Puanlama açıklaması da o kadar zor değil, içinizden geldiği gibi derecelendirme yapabilir, bunları kelimelere dökebilirsiniz. İlla ki gidip bir bloggerınkini kullanmanıza gerek yok. Şu tema, isim olayı neyse de puanlama konusuna fazlasıyla takılıyorum ben, çünkü blogger o derecelendirmelere bakarak kitabı puanlıyor. Biri için 2 puan demek bir başkası için 3 veya 4 puanı ifade ediyor olabilir, neden başkasının puanlamasına göre kendilerini kısıtladıklarını anlayamıyorum. Özgün olurlarsa karşılığını kat be kat alacaklar, böyle yaparak sadece kendilerine zarar veriyorlar.
Yeterlilik konusunda ise, kitap bloglarının hâlâ yetersiz olduğunu düşünüyorum. Özellikle erkek kitap bloggerları yok denecek kadar az. Erkeklerin de blog açarak okudukları kitaplar hakkında düşüncelerini paylaşmasını isterdim.
-Kitap okumak sizin için ne ifade ediyor?
Doğrudan şunu ifade ediyor diyemem. Kitap okumaktan zevk alıyorum, kitap okurken mutlu oluyorum. Nedeni üstünde çok düşünmedim. Düşünürsem, somutlaştırırmışım gibi geliyor ve somutlaştırırsam da kitap okuma eylemi sihrini yitirebilir.
Senaryo 1- Kitapçıda kitap seçtiğinizi düşünün,bir anda bir zombi saldırısıyla karşılaşıyorsunuz! Etrafınız oradan oraya koşuşan insanlarla dolu,karşılık verebileceğiniz bir silahınız ya da sığınabileceğiniz bir yer yok.Tam o sırada kitapçının sahibi bir duyuruda bulunuyor. Bu zombilerin tek zayıf noktası herkesin bayıldığı ama sizin nefret ettiğiniz bir kitaplar. O yüzden size bunu yaşatan bir kitabı seçmeniz gerek!
Cadı - Yasmine Galenorn. Aslında kitabı sevmiş gibiydim başlarda, ama çok da değil. Sonra birden Elfçe sözcükler belirmeye başladı sayfalarda. Hop dedim, ne oluyoruz! Kitabı bitirdikten sonra arka kısımda yazarın, Tolkien'den "etkilendiğini" okuyunca içimdeki fan ortaya çıktı ve kitabı kitaplığın en ücra, en ışık görmeyen yerlerine sokuşturdu. Serileri elimden geldiğince bitirmeye çalışırım ama bu seriyi sildim. Nedeni sadece Elfçe'den kelime üretip az biraz değiştirip kitabında kullanması değil, yazarın üslubunu çok basit bulmuştum ve karakterler bana zorlama gibi gelmişti. Ama ana nedeni Elfçe'yi kitabında kullanmasıydı. Soyadını da Elfçe'den oluşturmuş, ona bir şey diyemem hatta böyle bir davranışta bulunmasını sevmiştim de. Ama bunu kitabında kullanırsa, ben nasıl yazdığı karakterleri veya olayları da araklamadığını düşünebilirim ki!
Senaryo 2: Bir kuaföre gittiniz ve saçınızı yaptırdınız. Blendax reklamındaki abladan bile güzel, hacimli saçlarınız var. Derken deli gibi bir yağmur bastırıyor, şiddetleniyor,şiddetleniyor! Kendinizi korumak için hangi ''devam kitabını'' feda ederdiniz?
Gece Evi serisinin herhangi bir kitabı olabilir aslında, ama birini seçmem gerekirse serinin okuduğum en son kitabı Uyanış derim. Çünkü seri gittikçe batıyor, en kötü olan kitabı da okuduğum bu son kitap. Serinin ilk 2-3 kitabı çok güzel gidiyordu, konu bakımından oldukça özgündü de kitaplar. Ama sonra yazarlara bir haller oldu, para yüzünden midir nedir seriyi uzattıkça uzattılar. Uzatmak için de ne kadar gereksiz olay varsa kurguya eklediler, Zoey'yi bildiğiniz ortalık malına çevirdiler. Daha doğrusu kız etrafındaki her erkeğe sulanmaya, hepsiyle yatmaya başladı. Ama en çok da yazarların karakter harcamasına sinir olmuştum. Hiç unutmam, Baştan Çıkarılmış'ta bu kızın ilk vampir sevgilisi, Erik'ti galiba, kızdan ayrıldığında sadece Zoey'nin değil bütün karakterlerin bu çocuğa bakışı değişmişti. Birkaç sayfa önce çocuğa kanka diyenler Zoey'le ayrıldıklarını görünce hoop sanki karşılarında baş düşmanları varmış gibi davranmaya başlamışlardı. Yahu, adam kızı paylaşmak istemiyor; ama Zoey sırf tanrıçanın sağ kolu diye her istediğini yapacakmış gibi davranıyor fakat öyle davrandığını da kabul etmiyor. Bir de kız bu çocuğu aldatmıştı ama işte, tanrıça bununla konuşunca kendini bir bok sanıyor, millete de öyle gösteriyor. İyi ki ayrıldılar da çocuk kurtuldu bundan, umarım Zoey en kısa zamanda ölür gider de bu seri biter.
Senaryo 3: Edebiyat dersinde hocanız klasiklerin ne kadar önemli olduğundan,dünyayı nasıl değiştirdiğinden bahsediyor. Ama siz bu konuşmaya katlanamıyorsunuz ve hayatınızda okuduğunuzu en tiksinç klasiği hocanızın kafasına fırlatıp gururla bunun nedenlerini açıklıyorsunuz.
Bir an kitabın adı bile aklıma gelmedi, beynim o kitabın varlığını zihnimden nasıl sildiyse artık :D Madam Bovary'yi en az 2 kere okumaya çalışmış, ikisinde de yarım bırakmıştım. Hayatımda bu kadar sıkıcı bir klasik okuduğumu hatırlamıyorum. Betimlemelere bayılırım aslında, böyle sayfalarca süren betimlemeleri okumayı severim de ama nedense bunda yapamadım.
Senaryo 4 : Küresel ısınmanın dünyanın anasını ağlattığı bir dünya düşünün.İnanılmaz sıcak ya da inanılmaz soğuk hava koşullarıyla yaşıyorsunuz. Eskimo ceketinizi giyip ısınmak için gayret ediyorsunuz. Isınmak için hangi kitabınızı yakardınız?
Hale - Alexandra Adornetto. Okuduğum en basit, en gereksiz, en saçma kitapların başında geliyor. Nedenleri uzun uzun yazıp sinirlerimi zıplatmak istemiyorum. Kitabın yorumladığımda açıklamıştım, yoruma şuradan bakabilirsiniz.
Kimleri mimlesem, kimleri... Mimlenmeyen kaldı mı ki? Eren, sağolsun, herkesi mimlemiş resmen :D Ben de yapmak isteyen herkesi mimleyeyim bari :) Yapanlar yazının altına yorum olarak bırakabilir veya blogunda paylaşarak linki yazabilirler ;)
Şu puanlama sistemini nereden buluyorsunuz ya? Ben bulamıyorum. :( Yani internette hep ufacık resimler var, e tek tek 5 tane 4 tane yan yana mı kodlarını yazmam gerek?
YanıtlaSilO ufak resimleri paintte yan yana koyarak oluşturmuştum ben kendiminkini. İnternette çoğu resmi, özellikle yıldızları kalıp halinde de görmüştüm. Beşli, dörtlü gruplar halinde veya birden beşe kadar sıralı puanlama yıldızları vardı. Ama içime sinmemişti, ben de kendim düzenlemiştim.
SilŞu puanlama sistemi de benim gözüme takıldı. Herkes aynı sistemi kullanıyor. Birbirlerinde görüyorlar hop hemen atlıyorlar. Ağır kaçmasın ama buna özentilik denir.
YanıtlaSilAğır kaçmaz, çok doğru dedin. Eh, hadi resimler benzer hatta aynı olsun; ama başkasının açıklamasını alıp kendininmiş gibi kullananlara sinir oluyorum en çok. Resim bulamayabilir, zaten artık kullanılmayan puanlama sistemi yok gibi. Ama açıklama kısmını araklamaları özentiliği de aşıyor bence, bildiğin emek hırsızlığı...
Sil