, , , , , , , ,

Yorum: Karanlıkta Fısıldayan - H.P. Lovecraft

Tür: Bilim Kurgu, Klasik, Korku, Öykü
Goodreads Puanı: 3,92 (3.073 oy)
Orijiinal Adı: The Whisperer in Darkness
Seri: -
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: F. Cihan Akkartal
Basım Yılı: 2020 (2. baskı)
Sayfa Sayısı: 88

Cthulhu Mitosu'nun bir parçası olan ve birçok yazara ilham veren Karanlıkta Fısıldayan, Profesör Alberth Wilmarth'ın bilinmeyene doğru çıktığı korku dolu bir yolculuğu konu alıyor.

Vermont civarında yaşanan büyük bir selin ardından bazı açıklanamayan olaylar yaşanmaya başlar. Profesör Wilmarth tüm bunlara mantıklı açıklamalar getirmeye çalışsa da çevredeki bir çiftliğin sahibinden alacağı mektuplar ve bu mektuplarında ona anlattıkları Profesör'ün bilime ve mantığa olan bağlılığını sarsacaktır. Tüm bunlar yalnız yaşayan bir çiftçinin sanrılarından mı ibarettir yoksa her şeyin arkasında çok daha habis bir şey mi yatmaktadır?

Tepelerin arasında yaşayan bir şeyler gerçekten var mı?

"Lovecraft şüphesiz yirminci yüzyılın en büyük korku yazarıdır."
-Stephen King

Karanlıkta Fısıldayan, Lovecraft'ın okuduğum ilk kitabıydı. Yazarın İthaki'den çıkan kitaplarını set olarak aldığımdan, kendisiyle tanışmak için elimde seçenek çoktu. Kitapları okumak için kronolojik sırayı takip etmeyi düşünmüştüm. Fakat daha sonra, en iyisini okuyarak beklentimi yükseltmek yerine ilgimi en az çeken ve puanı daha düşük olan bir kitabı, Karanlıkta Fısıldayan'ı ilk önce okumayı seçtim. 

Kitabın kurgusunu yer yer ilgi çekici buldum. Hakkında okuduğum kadarıyla, Lovecraft'ın kurguladığı yaratıkların sayfalardan fırlayacak kadar canlı ve okuru derinden sarsacak kadar korkutucu olduğunu düşünmüştüm hep. Ancak Karanlıkta Fısıldayan'da bunu göremedim. Öncelikle kitabın yaratığını, Mi-Go'yu zihnimde canlandırmakta çok zorlandım. Bunun nedeni betimlemenin zayıflığı da olabilir; Lovecraft'ın birbiriyle alakasız uzuvlara sahip bir ırk tasarlamasıyla, hayal etmesi güç bir varlık yaratması da olabilir. Bu kısmı kafamda somut bir şeye oturtamadığım için kitaba devam etme veya kitabı elime alma taraftarı değildim pek. O nedenle, ilk bölümlerde kitabın beni içine çekemediğini söyleyebilirim.

Aynı şekilde, olay örgüsünün de daha iyi olabileceğini düşünüyorum. Özellikle, kitabın ilk yarısını okurken inanılmaz derecede sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Öyle ki, olaylar aynı monotonlukta devam etseydi kitabı yarıda bile bırakabilirdim. İlk yarının sönüklüğünü kısmen Mi-Go'nun merakımı cezbetmeyecek bir ırk olmasına, kısmen de ilk yarının olaysız geçmesine bağlıyorum. Zira kitabın son yarısı, önceki bölümlere kıyasla beni aldı, uçurdu... Hele o çarpıcı sonu yok mu... Kitabın son yarısının heyecanı ve sürükleyiciliği yüksek olsa da bu, olay örgüsünün tahmin edilebilir olduğu gerçeğini değiştirmiyor 🤷 

Anlatım açısından Karanlıkta Fısıldayan, bana Dracula'yı anımsattı. Geçmişte gerçekleşen olaylar Dracula'daki gibi mektuplar üzerinden, yazı yoluyla veya o havayı verecek bir tarzda anlatılıyor. Dracula'yı okuduğum sırada izleniyormuş hissinin üstümden atmakta zorlanmıştım. Lovecraft anlatımıyla, bu derecede olmasa da benzer duyguları uyandırmayı başardı. Lovecraft'ın diyalogları nadiren kullandığı, gotik unsurları bulunan, ilginç öyküleme tarzını beğendim.

Lovecraft'ın hayal gücüne hayran kaldım. Mit ve efsanelerdeki yaratıkları, dünya dışı varlıklar olarak açıklaması ve bu çerçevede ele alması bence yaratıcı olduğu kadar akla yatkın da geliyor. Zaman yolculuğu, ışık hızını aşan seyahatler, beyni vücut dışında yaşatacak gelişmiş teknolojik yöntemler gibi fikirlerin ayrıntısına çok girilmese de bunların, bilinmeyenin uyandırdığı korkuyu beslemek amacıyla kullanılması hoşuma gitti. Karanlıkta Fısıldayan'ı, her ne kadar bilim kurgu ögeleri içerse de bir bilim kurgu kitabı olarak göremiyorum. Gotik yanı daha baskın geliyor. Yine de kitabın temelindeki bilim, döneminin biliminden ve bilimsel keşiflerinden faydalandığı için sağlam diyebilirim. Mesela, Lovecraft'ın Karanlıkta Fısıldayan'ı yazmaya başladığı sırada Plüton'ün keşfi gerçekleşmiş 😲 Lovecraft, bu gezegenin keşfinden etkilenmiş olacak ki yeraltı tanrısının adını taşıyan bu gezegeni kitabında, ismine yakışır bir bağlamda kullanmayı tercih etmiş.

Lovecraft'ın çılgın hayal gücü gibi şairane üslubunu da çok etkileyici buldum. Özellikle yaptığı benzetmelerin inceliğini, olaylarla ve durumlarla ahengini bir tabloyu inceler gibi okudum. Lovecraft'ın kalemi gerçekten de büyüleyici... Uykuyla uyanıklık arasındaki o bilinç düzeyinde, insan ne kadar aklı başında olursa olsun, üstünden atamadığı garip bir ruh halinde oluyor ya... İşte, insanın gerçekliğini çarptıran bu huzursuzluk hissini Lovecraft, usta kalemiyle nefis bir biçimde hissettiriyor.

Kitabın basım ve çevirisine de kısaca değineyim. Karanlıkta Fısıldayan, İthaki'nin Karanlık Kitaplık dizisine ait bir öykü kitabı. Bilimkurgu Klasikleri'nde olduğu gibi bu dizinin kapaklarını da çok beğeniyorum. Kapaktaki çizim kitabın en vurucu yerini tasvir ettiğinden olsa gerek, bu hikayeye daha iyi bir kapak tasarımının yapılamayacağını düşünüyorum. Basımda hoşuma giden diğer unsur, satır aralığının bir tık fazla olması. Yazı tipi de bir farklı geldi, onu da sevdim. Kısacası gözleri yormayan, rahatça okunan bir basımı var kitabın. Çevirisine de şöyle bir bakmıştım. Başarılı bulduğumu söyleyebilirim.

Kurgudan ve olay örgüsünden umduğumu pek bulamasam da Lovecraft'ın eşsiz hayal gücü ve etkileyici üslubu bunu fazlasıyla telafi etti. Betimleme ağırlıklı anlatımı ve vurucu sonuyla Karanlıkta Fısıldayan'ı beğendim. Lovecraft'ın öteki kitaplarına kıyasla daha az takdir gören bu kitabı bile böyleyse, diğer kitaplarını çok merak ediyorum; okumak için de sabırsızlanıyorum.



Mutlak tuhafla yakın temas, çoğu zaman ilham vermekten çok dehşete düşürür...





post signature
Paylaş:

2 yorum:

  1. korkutucudan çok rahatsız edici olarak tanımlayabilirim Lovecraft'ı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitapta bana da öyle geldi. Diğer kitaplarında da böyle mi, merak ediyorum doğrusu...

      Sil