Goodreads Puanı: 3,69 (790 oy)
Orijinal Adı: Doctor Who: The Crawling Terror
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: Nazlı Saltan
Basım Yılı: 2015
Sayfa Sayısı: 192
"DAHA BÜYÜK BİR BÖCEK GÖRECEĞİNİZİ HİÇ SANMIYORUM."Dehşet Ağı'nı da geçen seneki kitap fuarından almıştım. Kitabı, DW havasına girmek için okumayı planlamıştım. Fakat Dehşet Ağı'nı elime aldıktan sonra yeni sezon başlayınca, kitabı unutup diziye odaklandım. Bir ay sonra kitaba kaldığım yerden devam ettim ve kitabı geçen hafta bitirdim ^_^
Doktor bu kez, İngiltere'nin Wiltshire kasabasının bütün sakinliği arasında II. Dünya Savaşı'ndan kalma bir gizemi aralamaya götüren esrarengiz ve ürkütücü macerasıyla karşınızda!
Gabby Nichols oğlunu uyuturken aniden kızının bağırışını duyar. "Anne! Odamda bir örümcek var." Ve birden çığlıklar başlar... Kevin Alperton okula giderken büyük bir sivrisinek tarafından saldırıya uğrar. Ve işler tehlikeli bir hal alır.
Yine de Doktor'u asıl endişelendiren ne koca bir örümcek ağı yumağıyla kozalanmış ölü bir ceset ne de mutasyona uğramış böcek sürüsüdür.
Kasabanın dış dünya ile bütün bağlantılarının kesilmesinin ve böceklerin yavaşça kontrolü ele geçirmesinin önüne geçilebilecek mi? Antik bir taş çemberdeki tuhaf semboller ne anlama gelmekte? Kökü II. Dünya Savaşı'na dayanan bu gizem çözülebilecek mi?
Arka kapağı okuduğumda, konunun ilgimi çektiğini söyleyemem. Mutasyona uğrayan böceklerin kasabayı ele geçirmesi fikrinin afallatan bir yanı pek yok. Mutasyon işin içine girince, arkasından bir bilim adamının geleceğini tahmin etmek güç değil. Aynı şekilde, insanların bu böceklere vereceği tepkiler de aşağı yukarı kestirilebilir. Ama Mike Tucker bu konuyu öyle bir ele almış, olay örgüsünü öyle güzel kurgulamış ki... Önemli noktaları doğru tahmin etsem bile, aradaki boşluklarda gerçekleşen olaylar merak uyandırdığı için sonraki bölüme geçmekte hiç zorlanmadım; sayfaları sıkılmadan çevirdim.
Yazarın konuyu ilginçleştirmesinin yanında, kurgunun karanlık oluşu da hoşuma gitti. 12. Doktor'un bölümleri, diğer modern Doktorlara kıyasla daha bir tedirgin edici. Ürkütücü fikirler, bu fikirlerin gerçekçi bir biçimde işlendiği senaryolar, yan karakterlerin öylece ölmesi, bu basit sayılabilecek ölümlerin fazlalığı gibi bazı unsurlar Capaldi'nin sezonlarında olduğu kadar Dehşet Ağı'nda da bulunuyor ve ben, kitabın bu karanlık tonuna bayıldım!
Bundan önce Siluet'i okuyup şurada yorumlamıştım. Siluet'teki Clara tasvirini hiç beğenmediğimi söylemiştim. Dehşet Ağı'ndaki Clara'yı ise dizideki haline daha uygun buldum. Burada Clara daha atılgan ve noktaları birleştirmede daha başarılı, tıpkı dizide olduğu gibi. Doktor'la diyalogları ise dizidekileri o kadar andırıyor ki, ikisinin sesini de neredeyse duyabiliyordum. Yani yazar, Doktor'un kişiliğini de kitaba yansıtmayı başarmış.
Kitabın beğenmediğim tek kısmı sonuydu. Problemin çözümü oldu bittiye getirilmiş gibi geldi bana. Fakat çözümün şaşırtıcılığını sevdiğimi söylemeliyim. Doktor'un uzaylıları yenme planının önemli bir noktası, önceki bölümlerde yer alan bir ayrıntıya dayanıyor. Fakat bu, birkaç kelimeyle geçiştirilerek hikayeye saklanmış. Aslında, bahsettiğim ayrıntının özel bir yanı da yok; hikayede yer alan diğer eylem ve olaylar gibi... Hatta bu ayrıntı bana o kadar sıradan gelmişti ki, böyle bir şey olduğunu bile hatırlamamıştım. Geri dönüp o olayı bulunca daha da şaşırmıştım. Çünkü yazarın önceden bundan bahsetmediğini, olaylar sarpa sardığı için kendisinin bunu son anda eklediğini düşünmüştüm. Fakat yazar, bir kere okuyup geçeceğimiz ufak bir gerçeği kitabının sonu için kullanmış. Ama tüm bunlar, birkaç sayfa içinde olup bitmeseydi daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum.
Dizi başladığı için kitaba ara verdiğimi söylemiştim. İşte, bunun dışında bir kesinti yaşamadım. Kitabı ne zaman elime alsam, birkaç sayfa daha okuyup öyle bırakmak istedim. Anlatımı akıcı olunca kitabı, tekrar elime aldıktan iki gün sonra bitirmem normal :D
Kitabın kapağından da kısaca bahsedeyim. İthaki Yayınları, yine orijinal kapak kullanmış ve ben bu kapağı gerçekten seviyorum. Doktor'un sert duruşu olsun, Clara'nın bakışındaki merak ve şaşkınlık olsun, kapaktaki ögeler kitaba çok uygun.
Dehşet Ağı, dizidekini andıran karakterleri ve sürükleyici kurgusuyla severek okuduğum Doctor Who maceralarından biri oldu. Kitabı sadece whovianlara değil, macera sevenlere de tavsiye ediyorum ^_^
"Silahlı kuvvetler ne zaman bir şeyi bombalamak için iyi bir sebebe ihtiyaç duydu ki?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder