Goodreads Puanı: 4,29 (540.890 oy)
Orijinal Adı: Me Before You
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Çeviri: Ayşe Görür
Basım Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 480
BİRBİRLERİNE AŞKTAN BAŞKA VERECEK HİÇBİR ŞEYLERİ YOKTU...Romantizm ağırlıklı kitaplar okuyan biri değilim, aslında... Okuduğum çoğu aşk konulu kitap ya karakterlerinin davranışlarıyla ya da konusuyla beni sinir etmeyi başarıyor. Senden Önce Ben'de de bu durumu yaşamam, beni şaşırtmamalı... Kitabı severek okudum. Fakat teşekkür yazısını da okuyup kitabı kapattıktan sonra bir kez daha anladım ki, bu tür kitaplar bana göre değil...
Yaşamın ince detayları Lou'dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gidip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...
Geçirdiği motorsiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.
Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou'nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?
Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün...
"Arkadaşların elden ele dolaştıracağı bir kitap olacak."
-The Independent
"Gözyaşları içinde koca bir kutu şekerleme yediğinizi hayal edin."
-The Oprah Magazine
"Bu hikâyeyi kitap bittikten çok uzun bir süre sonra bile hatırlayacak, her daim yanınızda taşımak isteyeceksiniz."
-Romantic Book Lover
Kurgunun çok da özel bir yanı yok; birbirlerinin hayatına anlam katan iki kişi arasındaki bağı işleyen bir olay örgüsü var. Kurgunun sevdiğim özelliği, Lou ve Will ikilisinden ziyade diğer karakterlerin gerçekçiliğiydi; Lou ve Will'in aile üyeleri, iyi-kötü her yönüyle işlenmişti. Özellikle de Lou'nun ailesinin verdiği tepkiler ve düşünme biçimlerini çok gerçekçi buldum. Daha çok, aile üyelerinin ilişki dinamikleri gözüme çarpmıştı; bunları incelemekten keyif aldım.
Anlatım, birden fazla kişinin bakış açısından oluşuyordu; asıl anlatıcı Lou olsa da Will'in annesi, Nathan, Treena gibi yan karakterlerin ağzından anlatılan birkaç bölüm de vardı. Lou'nunki dışındaki anlatımları garip buldum ben, neden bilmiyorum... Diğerleri olaylara daha yalın ve olduğu gibi baktığı için olabilir. Lou'da ise biraz Pollyannacılık var; bu, Lou'nun renkli kişiliğiyle birleşince diğer karakterlerin anlatımlarını daha boş ve eksik bulmam normal sanırım :)
Kitabın yazım hatalarıyla dolu olması canımı çok sıkmıştı. Öyle ki, yazım hataları yüzünden anlatıcının değiştiğini bile fark edemediğim zamanlar oldu. Kitap inanılmaz akıcı olsa da, bu durumun akıcılığı bayağı bir zedelediğini söyleyebilirim.
Kitabı okumadan önce filmini izlemiştim ben ve filme bayılmıştım. Bunda, oyuncularının payı vardı. Kitabını, filmini sevdiğim için okumak istemiştim. Filmle arasında bazı ufak farklılıkların olduğunu görmek sevindirdi beni; böylece, bildiğim bir kurguyu tekrardan okumak zorunda kalmadım. Kitap, filmden çok daha fazlasını içerse de filmi daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.
Gelelim, herkesin bu kadar yaygara kopardığı o sona...Kitabın/filmin sonunu duymayan kalmamıştır diye düşünüyorum, ama ben yine de spoiler vermemeye çalışarak hislerimi, düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım. Baştan söyleyeyim, kitabın sonunu hiç ama hiç beğenmedim ve beğenmeme nedenlerim de bir hayli fazla... Öncelikle, Will'in intiharı düşünmesini ve bu tercihin arkasındaki nedenleri anladığımı belirtmek istiyorum. Onun yerinde olsaydım ben de aynı şeyleri yapar mıydım, bilmiyorum... Fakat şahsen, benim aklıma bu sonu değiştirebilecek birkaç sağlam fikir geliyor.
Yazının devamı spoiler dolu olduğundan, kitabı okumadıysanız son paragrafa atlamanızı tavsiye ederim. Yok, ben merak ederim diyorsanız; buyurun :D
Will'in intihar düşüncesinin ardında birden fazla etmen olduğu için fikrini değiştirmek zor olacaktır, bunu biliyorum. Ama dikkatinizi çekerim, imkansız değil... Will, kaza geçirmeden önce de her istediğini almaya alışmış biriydi. Kazadan sonra değişmeyen tek özelliği de sanırım, bu. Nitekim, kazadan sonra geçirdiği zamanın çoğunda intiharın tek çözüm olduğuna inanarak hareket etmiş ve bunu elde edene kadar da her şeyi denemiş. Lou'nun babası diyor ya, "Böyle adamların fikrini değiştiremezsin," diye... Bu düşünce bir yere kadar doğru olabilir; ama burada birinin hayatından bahsediyoruz ki, Will'in bu kararı verirken zihnen ne derece sağlıklı olduğu da muamma. Hayatını baştan aşağı değiştirecek böyle bir deneyim yaşayan herhangi bir bireyin, yıllar sonra bile olaydan kaynaklanan bazı problemlerle boğuşması normal. Kitap boyunca Will'in sağlıklı bir zihne sahip olduğu gösterilse de, Will'in bu konu üzerine bir profesyonelle konuştuğundan bahsedilmediğini hatırlıyorum. Ayrıca, kendisine "fikrini değiştirmesi için" verilen 6 ay boyunca başka tercihlerin varlığından bahsedilmemesi; Will'in bu düşünceyle bir başına bırakılması da bu sonu kaçınılmaz olarak gösteriyor. Yazar burada, Lou'yu o kişi olarak olay örgüsüne dahil ediyor; Lou'nun hayat enerjisine, renkli kişiliğine rağmen bu sonu Will'in kararlılığı olarak yorumlatıyor. Olması gereken bu olabilir; Will böyle bir karar veremez, demiyorum ben. Will'in kendi hayatını sonlandırma kararını verirken her şeyi enine boyuna düşünmediğine, ihtiyacı olan manevi desteğin kendisine verilmediğine inanıyorum. Bu sonun, umudun yokluğunu pekiştirdiğine de inanıyorum. Bu nedenlerden dolayı, bu sonu beğenmedim; yetmedi bana. Bir de, kitabı bitirdikten sonra serinin devam kitabında Lou'nun neler yaşayacağını öğrenmiştim. Bütün bu olanlardan sonra Lou'ya böyle bir son yazılıyorsa, daha ne diyebilirim ki... Serinin devam kitaplarını da bu yüzden okumayı düşünmüyorum; maddi kaygılardan dolayı yazılmışlar gibi geliyor bana ve bazı şeylerin tadında bırakılması gerektiğini düşünüyorum.
Senden Önce Ben'in kurgusu gerçekçi, anlatımı akıcı... Kitabı, yazım hatalarına rağmen severek okudum. Filmi izlemeden önce kitabını okusaydım, kitabı daha fazla heyecanla okuyabilirdim sanırım. Fakat ne olursa olsun, nasıl okursam okuyayım o sonu kabul etmiyorum, etmeyeceğim!
"Bu dünyaya bir kere geliyoruz. Onu dolu dolu yaşamak senin görevin."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder