Kitabın Adı: Kılıçların Fırtınası: Kısım I
Yazarı: George R.R. Martin
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Orijinal Adı: A Storm of Swords: Part I
Çeviri: Sibel Alaş
Basım Yılı: Mayıs 2012, 1. Baskı
Sayfa Sayısı: 624
Spoiler yememek için dizisi başlamadan önce okumayı planladığım bir kitaptı. Okumayı erteleyebildiğim kadar erteledim ve dizinin başlamasına çok az bir zaman kala kitabı elime aldım. İlk defa dizisiyle kitabını eş zamanlı olarak götürdüm, başlarda kitapla dizi pekişse de yavaştan minik minik spoilerlara denk gelmeye başlayınca kitaba ağırlık verdim. Anladım ki kitap, diziden önce okunmalı yoksa kitabın pek tadı tuzu kalmıyor. Kargaların Ziyafeti'ni dizinin sonraki sezonu başlamadan okumak niyetindeyim, umarım bu düşüncem en kısa zamanda eyleme dönüşür :)
Devamı spoiler içerir.
Kitap; Jaime, Arya, Tyrion, Sansa, Catelyn, Bran, Davos, Daenerys, Samwell ve Jon'un ağzından anlatılıyor. Daenerys, Dar Deniz'in ötesinde kendisine bir ordu kurmaktadır. Kral Toprakları'ndaki kral Joffrey, düğünü için hazırlık yapmaktadır. Kral Toprakları'nda aldığı yenilgiden sonra kabuğuna çekilen Stannis, bir sonraki saldırısının planları için yakınındakilere akıl danışmaktadır. Kuzey'deki kral Robb, muharebeleri kazandığı halde taht savaşını kaybettiğini hissetmektedir. Sur'un ötesinde ise yabanıllar Sur'a doğru ilerlemektedir ve Ötekiler, yaklaşan kış ile birlikte varlıklarını gittikçe hissettirmeye başlamaktadır.
Kitabın, serinin kaldığı yerinden devam etmediğini belirtmiş yazar. Aslında ben iki kitabı gayet de birleştirdim :) Ancak çok ayrıntılı bir zaman çizelgesi çıkarılmak istenirse bu kitapla bir önceki arasında birkaç aylık bir boşluk olduğu fark edilebilir. Fakat bu boşluk o kadar rahatsız edici değil zira kitapta laf aralarında, bazı kişilerin bu boşlukta neler yaptığı belirtiliyor.
Serinin bir önceki kitabına kıyasla, fazla savaş yoktu. Kitapta, savaşan tarafların yaralarını sardıkları bir sözsüz ittifak havası hakimdi. Fakat bu durgunluğa rağmen tempo hiç düşmedi, bazı sürpriz olaylar sayesinde sayfaları merakla çevirdim ;)
Bu kitapta, Jon Snow'un Yabanıllar'ın tarafında bulunmasıyla hem Yabanıllar hem de Sur'un ötesindeki diğer yaratıklar hakkında daha fazla bilgi sahibi oluyoruz. Umarım Kısım II'de Sur'un ötesindeki hayat hakkında daha fazla bilgi bulunur.
Kendime göre olumsuzluk olarak nitelendirebileceğim birkaç kısım var. Bir önceki kitapta, olayları bizzat Theon Greyjoy'un ağzından okumuşken bu kitapta kendisinin hiç gözükmemesi beni biraz meraklandırdı. Hayatta mı yoksa öldü mü bilmiyoruz.
Kitabın başlarında Daenerys Targaryen'in ağzından okuduğumuz bölümlerin çokluğu beni sevince boğsa da bir yerden sonra Dany'nin bölümlerinin -bu kitap için- bittiğini fark ettim. Kendisine daha çok yer ayrılması taraftarıyım, fakat bu demek değil ki kitaptaki Dany'nin kısımları yetersizdi. Özellikle Dany'nin Lekesizleri satın alma stratejisi, biricik Khaleesi'mizin ileride nasıl büyük bir kraliçe olabileceğini gösteriyor.
Yukarıdaki iki minik olumsuzluk dışında başka bir sorunla karşılaşmadım. Kitap, serinin diğer kitapları gibi gayet akıcıydı.
Kitabın arkasındaki ekler ve haritalar bölümünü atlamamak gerek... Olaylar ilerledikçe ekler ve haritalar değişiyor; haritaya yeni yerler, eklere yeni hanedanlar ekleniyor. Yeni hanedanlar iyi güzel de bu karakterlere yer açmak için, George Martin'in sevdiğim karakterleri öldüreceğini hissediyor gibiyim. 2. bir Ned Stark vakası daha okursam, George Martin'i Ötekiler bile alamaz elimden!
Serinin bir önceki kitabına kıyasla, fazla savaş yoktu. Kitapta, savaşan tarafların yaralarını sardıkları bir sözsüz ittifak havası hakimdi. Fakat bu durgunluğa rağmen tempo hiç düşmedi, bazı sürpriz olaylar sayesinde sayfaları merakla çevirdim ;)
Bu kitapta, Jon Snow'un Yabanıllar'ın tarafında bulunmasıyla hem Yabanıllar hem de Sur'un ötesindeki diğer yaratıklar hakkında daha fazla bilgi sahibi oluyoruz. Umarım Kısım II'de Sur'un ötesindeki hayat hakkında daha fazla bilgi bulunur.
Kendime göre olumsuzluk olarak nitelendirebileceğim birkaç kısım var. Bir önceki kitapta, olayları bizzat Theon Greyjoy'un ağzından okumuşken bu kitapta kendisinin hiç gözükmemesi beni biraz meraklandırdı. Hayatta mı yoksa öldü mü bilmiyoruz.
Kitabın başlarında Daenerys Targaryen'in ağzından okuduğumuz bölümlerin çokluğu beni sevince boğsa da bir yerden sonra Dany'nin bölümlerinin -bu kitap için- bittiğini fark ettim. Kendisine daha çok yer ayrılması taraftarıyım, fakat bu demek değil ki kitaptaki Dany'nin kısımları yetersizdi. Özellikle Dany'nin Lekesizleri satın alma stratejisi, biricik Khaleesi'mizin ileride nasıl büyük bir kraliçe olabileceğini gösteriyor.
Yukarıdaki iki minik olumsuzluk dışında başka bir sorunla karşılaşmadım. Kitap, serinin diğer kitapları gibi gayet akıcıydı.
Kitabın arkasındaki ekler ve haritalar bölümünü atlamamak gerek... Olaylar ilerledikçe ekler ve haritalar değişiyor; haritaya yeni yerler, eklere yeni hanedanlar ekleniyor. Yeni hanedanlar iyi güzel de bu karakterlere yer açmak için, George Martin'in sevdiğim karakterleri öldüreceğini hissediyor gibiyim. 2. bir Ned Stark vakası daha okursam, George Martin'i Ötekiler bile alamaz elimden!
Kitaptan küçük bir alıntı:
"Demir Taht'ı gördün mü hiç? Sırtındaki dikenleri, kıvrılmış çelikten şeritleri, bir arada eritilmiş kılıçların ve bıçakların sivri uçlarını? Rahat bir koltuk değildir sör. Aerys kendini öyle sık keserdi ki adamlar ona Yarakabuğu Kral demeye başlamıştı. Zalim Maegor o tahtta öldürüldü. O taht tarafından, der bazıları. Bir adamın rahatça dinlenebileceği bir koltuk değildir. Çoğu zaman, kardeşlerimin onu neden bu kadar umutsuzca istediğini merak ederim."
-Sayfa 527
ARKA KAPAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder