, , , , , , , ,

Yorum: Frank Herbert - Dune (Dune, #1)

Tür: Bilim Kurgu, Fantastik, Klasik 
Goodreads Puanı: 4,21 (578.580 oy) 
Orijinal Adı: Dune 
Yayınevi: İthaki Yayınları 
Çeviri: Dost Körpe 
Basım Yılı: 2017 
Sayfa Sayısı: 712 

"Dune adıyla bilinen Arrakis gezegeni, sonsuza dek onun vatanıdır."

Frank Herbert, deneylerden çok deneysel yaklaşımların had safhaya ulaştığı, tür içerisindeki "iyi edebiyat iyi edebiyattır"cıları bir araya getiren yeni dalga bilimkurgu akımının en önemli temsilcilerinden. Türün tüm olanaklarını, suyunu çıkarana kadar kullandığı romanı Dune ise bilimkurgu kelimesinin karşılığını tek başına doldurabilecek nitelikte olan sayılı romanlardan.

Dune adıyla bilinen Arrakis gezegeni, evrende baharat adı verilen uyuşturucu maddenin çıkarıldığı tek gezegendi. Bir çöl gezegeni olan Dune'u, Padişah İmparator'un isteği üzerine Harkonnen Hanedanı yerine Atreides Hanedanı'nın yönetmeye başlayacak olması ise tüm değişimlerin başlangıcıydı.

Baharatın sağladığı geleceği görme gücüne herkesten daha çok ihtiyaç duyan Uzay Loncası'nın sözünden çıkmayan Padişah'ın, güç delisi Harkonnenların ve öngörü gücüne rağmen Lonca'nın bile fark edemediği bir değişken vardı: Atreides Hanedanı'nın genç varisi Paul Atreides.

O, hem yıllardır beklenen kurtarıcıydı hem de yapılan tüm planların düğüm olduğu yegâne insan. Uzun yıllar üzerinde çalışılan genetik deneylerin sonucu da olabilirdi, Fremen denen çöl kavminin mesihi de.

Dune, kuma gömülü kehanetlerin suya ulaşma mücadelesi.

"Yüzüklerin Efendisi dışında bu kitapla kıyaslanacak başka bir kitap yok."
-Arthur C. Clarke

Ben Dune'u okuyalı bayağı oldu aslında, hatta bugün kitabı bitireli bir yıl olacak. Yorumunu ise ancak şimdi yazabiliyorum. İş hayatıydı, dizilerdi, kitaplardı derken yazdığım yorum sayısı gittikçe düştü. Yorum yazmaya ayıracağım zamanı kitap okumaya ayırmayı tercih ettim ben; tabii bu arada, okuduğum kitaplar hakkında ufak notlar almayı da ihmal etmedim. O nedenle, merak etmeyin; kitap incelemeleri geciktiği için yorum yazmayı bıraktığımı düşünmeyin. Okuduğum her kitabın incelemesini yazmaya çalışacağım; fakat bunlar birazcık gecikebilir, deyip artık Dune incelemesine geçiyorum ;)

Dune'u geçen yaz, birkaç arkadaşla birlikte okumuştuk. Kitabı okuma sürecimizi 2 aya yaymış, belirli zamanlarda belirli bölümleri okuyup üstünde tartışmıştık. Neyse ki o konuşmalarımız ve aldığım kısa notlar duruyor; yoksa, ben bu kitabın incelemesini yazacak gücü kendimde bulamazdım :) Hazır tatildeyken şu biriken incelemelere bir el atayım, diyerek kendimi gaza getirdim; Dune ile ilgili aldığım o notları okuyup kitaba biraz göz gezdirdim ve işte, buradayım!

Dune ile ilgili aklıma gelen ilk şey, kitabın devasa oluşu... İçeriğinin azametinden değil de, kitabın boyutundan bahsediyorum. Dune, her biri ayrı bir kitap sayılabilecek 3 kısımdan oluşuyor. Bu kısımlar, kurgunun farklı yönlerini işlemeleriyle birbirinden ayrılıyor. Kitabın başında bilim kurgu ve Dune ile alakalı bir editörün sunuşu da var. Kitabın sonunda ise soy ağaçlarının, terminolojinin ve haritanın bulunduğu bir ekler kısmı mevcut. Ayrıca her bölümün başında, serinin zaman çizelgesine göre gelecekte karakterler tarafından kaleme alınmış farklı kitaplardan özdeyişler, şiirler, tavsiyeler ve alıntılar bulunuyor. Bunlar genelde o bölümde vurgulanan, bölümü tanımlayan ufak notlar görevi görse de sonraki bölümler için spoiler niteliğinde de olabiliyor. Bölümlerin başlarındaki bu kısımlar ve eklerdeki terimler sözlüğüne bakarken dikkatli olmanızı öneririm. Kitabı okurken bölüm başlarındaki bu ufak alıntıları doğal olarak okuyacaksınız; yaratılan dünyayı daha iyi anlamak için de bu sözlüğe sıklıkla başvuracaksınız. Ama bunların spoiler içerebileceğini aklınızda bulundurarak okuyun.


Dune'un kurgusu, çok başka bir şey. Bu kurguysa diğer kitaplardaki ne, bilmiyorum. Bir kere kurgu çok dolu ve o doluluk kendini her paragrafta, her sayfada hissettiriyor. Kendi geçmişleri, gelecekleri, arzuları, istekleriyle karakterleri capcanlı. Bu karakterlerin ait olduğu evren, hem boyutsal açıdan hem de sahip olduğu tarihi nedeniyle devasa. Yaratılan evreni, dünyaları, karakterleri anlamak, kafanızda bir yere oturtmak bu yüzden başta biraz zor; bu evreni tanımak, ona alışmak zaman istiyor. Tüm bu karmaşıklığı çözmeye çalışırken bir yandan da Herbert'in ekonomi, siyaset, din, felsefe gibi farklı alanlardaki çözümlemelerini okumak; bunları verilen bağlam içinde anlayıp çıkarım yapmak insanı gerçekten zorluyor. Dolayısıyla, Dune'a başlamadan önce kendinizi zihnen ve bedenen dinlendirmenizi ve Dune'u okumayı uzun bir zamana yaymanızı öneririm.

Kurgunun azameti, ilhamını gerçek dünyadan almasına da dayanıyor. Avrupa'nın, Asya'nın, Amerika'nın, Orta Doğu'nun dinleri, politikası, teknolojileri, kültürleri Herbert'in yaratıcı hayal gücü ve gelecek algısıyla yeniden şekillenmiş. Herbert'in özellikle Doğu'nun dininden, dilinden, kültüründen etkilendiği ve kurgusunu bunların üstüne inşa ettiği söylenebilir. Bilim kurgularda pek rastlanmayan dinsel mitlere ve mistisizme fazlasıyla yer vermesi; büyüyü ve gizemi, bilim ve teknolojik gelişmeyle kaynaştırması Herbert'in bilim kurguya dair algıları yıkmasını ve dolayısıyla ustalığını ispatlar nitelikte.

Bir bilim kurgu eseri olarak Dune, dönemin ve hatta geleceğin bilim ve teknolojisinden de beslenen bir eser. Geleceğin ileri teknolojisinden beslenmekten ziyade, belki de ona biçim veren; fizik, kimya, ekoloji, evrim, genetik gibi dallarda gelişmeye neden olan bilim kurgulardan, iyi bilim kurgulardan biri.

Herbert'in Dune'da inşa ettiği politikayı, kültürü, sosyolojiyi, dini, vs. anlatmaya ve açıklamaya, bizimle arasındaki bağları ve benzerlikleri kurmaya kalkışmayı çok isterdim; fakat bunu yapamam. Zira Dune üstüne tezler yazılmış, analizler yapılmış, tüm bu unsurlarının ayrı olarak incelendiği kitaplar yazılmış derin bir eser ve ben Dune'u her şeyiyle anlamak ve anlatmak için henüz yolun çok başındayım. O nedenle, Dune'un kurgusundan bu kadar bahsedip diğer ögelerine geçmek istiyorum.

Dune'un çok farklı alanlardan beslendiğinden bahsettim; fakat bu, kitapta doğrudan olarak okuyucuya sunulmuyor: Bir olay örgüsü içinde, arka planda veriliyor. Dune'un olay örgüsü ise geniş bir zamana yayılmış etki-tepki silsilesinden oluşuyor ki bu neden-sonuç ilişkileri, Paul Atreides'in becerisinden dolayı çoğu zaman vaktinden önce okuyucuya veriliyor. Paul'un bu becerisi beklenti etkisine neden olsa da, genellikle okuyucunun heyecanını ve merakını da yükseltiyor.

Paul demişken... Dune'un karakterlerine de biraz değineyim. Dune'un karakterleri belli inançları, bağları, geçmişleri olan; nefes alabilen; tiplemelerin ötesinde birer şahıs. Olay örgüsü boyunca karakterlerin tek bir amacının olduğu hissi verilse de, kurgusu gibi karakterler de çok yönlü olarak işlenmiş. Bu amaçların karakterleri şekillendirdiği aşikar; ama aynı zamanda onları geliştirdiği ve başka kişilere dönüştürdüğü de görülüyor.


Dune, kurgusundaki doluluğa rağmen Herbert'in açık üslubu sayesinde okunması kolaylaşan bir kitap. Yaratılan evrenin karmaşıklığı, karakterlerin çokluğu bir yana Herbert'in dili oldukça basit. Sanırım anlatımdaki bu açıklık nedeniyle Dune, karakterlerine ve tarihine alıştıktan sonra okuması zevkli bir eser haline geliyor. Şahsen ben, kitabı okurken bayağı zorlanmıştım. Dune'u okuma sürecimi birkaç aya yaymak ve arkadaşlarımla aynı bölümleri okuyup bunların üstünde tartışmak, Dune'u daha iyi anlamamı ve Dune'u okurken daha çok zevk almamı sağladı.

Kitabın merak unsuruna da kısaca değineyim... Yukarıda da bahsettiğim gibi, bölümlerin başındaki ufak alıntılar ve sözlükteki açıklamalar kitabın şaşırtıcılığını biraz düşürüyor. Neyse ki Dune'da heyecanın ve aksiyonun zirve yaptığı sahneler bolca var. Alıntıların sayesinde, sonun nasıl olacağı ile ilgili fikir yürütmek zor değil; fakat o sona hangi yoldan varılacağının gizemini koruması ve aksiyon dolu sahneler, heyecanı yukarı çekebiliyor.

Dune'u okurken aklıma Star Wars evreni gelmedi desem, yalan söylemiş olurum. Dune ile Star Wars arasındaki benzerlikler, gözden kaçmayacak kadar çok ve bariz. O yüzden, Dune'u bitirir bitirmez bu konu ile ilgili ufak bir araştırma yaptım ve bunu bir tek benim fark etmediğimi gördüm. Nitekim, George Lucas'ın Dune'dan esinlendiğini belirttiği konuşmaların varlığından söz edenler olmuş internette. Lucas'ın bunu söylediğine dair doğrudan bir kaynak bulamadığım için bu düşünce ne derece doğrudur, bilemeyeceğim. Ama doğruysa, hiç şaşırmam. Çünkü Dune kurgusundan karakterlerine, her şeyiyle etkileyici ve ilham verici bir yapıt.

Çeviri ile ilgili bilgi sahibi olmak için kitabın orijinaline, özellikle de terimlerine göz atmıştım. Bence iyi bir çeviri, o metnin okuyan kişiye ana dilinde yazılmış gibi gelmelidir. Çevirmen bunu verebilmek için büyük bir özen gösterir, metni adeta yeniden yazar. İşte, Dune'u okurken bunu görebildim. Özellikle de terimlerin Türkçeleştirilmesi hususunda, Dost Körpe'nin müthiş bir iş çıkardığı ortada. Önceki çevirilerin revize edilmesiyle, böyle başarılı bir işe imza atılmış. Bu da Dune'un yeni basımında çeviriye verilen önemi gösteriyor, bence.

Dune çok uzak bir gelecekte geçen, ilhamını dünya mitlerinden almasıyla bize oldukça tanıdık gelen fakat bir o kadar da yabancı bir evreni işleyen serinin ilk kitabı. Kurgusunun derinliği ve karakterlerinin canlılığıyla hayal gücü sayesinde hayat bulabilmek için okuyucuya, okunmaya ihtiyaç duymadan da var olabilen, var olmuş bir yapıt; bir şaheser. Dune'u bilim kurgu seven, sevmeyen herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.



"Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım."





post signature
Paylaş:
Devamını Oku
, , , ,

Kitap Alışverişi | 15


Uzun bir aradan sonra merhaba :) İşteki yoğunluktan dolayı buralara pek uğrayamadım. Yazın yoğunluk azalır, ben de geri dönerim diye düşünmüştüm ama umduğum gibi olmadı. Bloga yazı giremesem de kitap okumaya ve okuduklarım hakkında notlar almaya çalışıyorum. Hepsinin yorumunu yavaş da olsa yazıp yayınlayacağım ;)

Blogun buradaki Instagram hesabını takip edenler görmüştür, geçen hafta yaptığım kitap alışverişim dün elime ulaştı. Onun yazısını hazırlamaya koyulmuştum ki, temmuzda aldığım kitaplardan bahsetmediğimi fark ettim. O kitapları da dahil edip dopdolu bir yazı hazırlamak istedim ^_^

Geçen ay biri Okuoku'dan biri İlknokta'dan olmak üzere 2 kitap alışverişi gerçekleştirdim. Aslında kitapların hepsini İlknokta'dan alacaktım, çünkü sepetimdeki kitapların çoğu İthaki'dendi. Fakat kardeşimle almak istediğimiz her kitabı orada bulamayınca, Okuoku'dan ayrı bir alışveriş daha gerçekleştirdik.

 

İlknokta'dan ilgimi çeken yeni Bilimkurgu Klasikleri'ni, indirimde olan Mezarlık Kitabı'nın çizgi romanı ile Siyah Orkide'yi ve Asimov'un yeni çevrilen kitabı Toz Gibi Yıldızlar'ı aldım. Toz Gibi Yıldızlar önsiparişte olduğundan, verdiğim sipariş 5 gün sonra elime ulaştı. Buna rağmen, kitapların teminini ve ulaşımı hızlı buldum ben. Kitaplar kartona sarılı bir şekilde ve hasarsız geldi. Kitapların yanında gelen ayraçları ve minik kitapçıkları ise ayrıca sevdim :) Kargo firması ise Yurtiçi'ydi.


Ejderhalar'ın Dansı İlknokta'da olmadığından Okuoku'dan da bir alışveriş yapmış olduk. Kargo ödememek için kardeşim de birkaç kitap aldı. Aldıklarından birinin teminini 3 gün kadar beklemek zorunda kaldık; sitede belirtilen tedarik süresi olan 3 günün sonunda kitabın baskısının olmadığını öğrendik. Kitabın ücreti ise sipariş kargoya verildikten 4 gün sonra kartıma iade edildi. İptal edilen kitap nedeniyle ödeyeceğim tutar, ücretsiz kargo sınırının altına düşmesine rağmen ek olarak kargo ücreti ödemedim. Bunu nedeni ise sanırım önce benden tam ücretin alınması, ardından iadenin kartıma yapılması.

Tamam, anlıyorum; sitede on binlerce kitap kayıtlı ve bunların her birinin kaydını tutmak zor. Fakat kitapların baskısı olmadığı halde var olarak gösterilmesi, insanın gerçekten sinirini bozuyor.

Her neyse, Okuoku siparişim bu gecikmeden dolayı İlknokta siparişimle aynı gün elime ulaştı. Kitaplar karton kutuda ve hasarsız geldi. Her zamanki gibi, Okuoku ayraçları ve bir adet kahve de kutunun içindeydi. Bu iki siparişten biri balonlu naylona sarılıydı, ama hangisi olduğunu hatırlayamadım; muhtemelen Okuoku'dan olanlardı. Okuoku siparişimin kargo firması da Yurtiçi'ydi.


Gelelim dünkü alışverişe :) Alışverişi Kitapyurdu'ndan yaptık ve bu sefer ben Türk Edebiyatı ağırlıklı bir alışveriş gerçekleştirirken, kardeşim Modern Klasikler Dizisi'nden kitaplar aldı. Siparişimiz tam 1 hafta sonra elimize ulaştı. Kitaplardan birinin temin süresi 3 gün olduğundan biraz beklemek zorunda kaldık. Sonrasında kargo firmasıyla yaşananlar da kitapların elimize geçmesini geciktirdi.

Şöyle ki, kargo bir gecede İstanbul'dan İzmir'e ulaştı. Fakat 48 saatte, birbirine komşu bir ilçeden diğerine gidemedi o kargo. Siparişimiz yanlış şubeye gittiği için yönlendirme yapıldı ve o şube de adresimiz kutunun üstünde doğru bir şekilde yazıyor olmasına rağmen nasıl oluyorsa evin adresi yanlış alındığından, "evde bulunamadı" bahanesiyle kargo tekrar şubeye geri döndü. İşin komiği, tam da o gün kargo firması tarafından arandım ve adresi tekrar ettim. Ama öyle bir adres olmadığı konusunda ısrar edildi ve teslimatı yapacak olan kişi arandı ve tabii o sırada ben de beklemeye alındım ama tüm konuşmaları duyabiliyordum da. Konuşmada kargocunun öyle bir şey demediğini, yanlış adresten bahsetmediğini söylediğini duydum. Birkaç dakikalık tartışmanın ardından bana geri dönüldü ve daire numaram alındı. Ardından görüşme sonlandırıldı. Ben de kargo gelecek diye hevesle beklemeye başladım. Hatta balkona da çıktım ki, sokaktan geçtiğinde burada olduğumu belirtip yardımcı olabileyim... Dağıtım saati bitene kadar, 2-3 saat boyunca bekledim ki zaten eve girdiğim saatlerde adresimde bana ulaşamadıklarından dolayı kargoyu teslim edemediklerine dair telefonuma mesaj geldi. Sitesinde ise kapıma uğrama notu bırakıldığı yazılıydı.

Kutunun üstünde adresim doğru bir şekilde yazmasına rağmen adresi yanlış anlamalarını geçtim, 25 yıldır aynı evde oturduğumu ve kargonun daha önce defalarca bu adrese teslimat yapmasını da geçtim; kargo nasıl oluyor da doğru şubeye gidemiyor ve sisteme neden doğru bilgiler girilmiyor... Kargonun doğru şubeye gitmesi, bir ilçeden diğerine aktarımı 48 saat mi sürüyor ve bu sürede neden sisteme hiçbir bilgi girilmiyor, ben anlamıyorum.

Şu "evde bulunamadı" olayı sinirimi tepeme öyle bir çıkardı ki, sitesinden hemen bir şikayet formu oluşturdum ve ekran görüntüleri ekleyip durumu açıkladım. Ertesi gün, sabahın köründe kargomun bugün dağıtıma çıkacağına dair mesaj geldi ve birkaç saat içinde eve teslim edildi.

Bu arada, yukarıda bahsi geçen kargonun Yurtiçi olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz :) Aras Kargo'yudu ve ben Yurtiçi'ni seçmediğime pişman olacağımı düşünmezdim.

Neyse ki kitaplardaki hasar minimum düzeydeydi. Şu sıralar Kitapyurdu ne yaşıyor bilmiyorum ama eski formunda olmadığı kesin... Kitapların yanında ek ayraçlardan yoktu ve kitaplar kalın bir lastikle birbirine tutturulmuş ve kartonla sarmalanmıştı. Şu lastik yüzünden kitapların bazılarında iz çıksa da, kitaplarıma kavuştuğum için seviniyorum artık...

Bunlar dışında yaptığım kitap alışverişleri de vardı aslında. Ama o alışverişlerimi sahaflardan gerçekleştirdiğimden ve aldıklarım 3-4 kitap olduğundan buraya koymadım. Onlar için de ayrı bir yazı hazırlamayı düşünüyorum, özellikle de Nadir Kitap'tan yaptığım alışverişten bahsetmek istiyorum; fakat o yazılar ne zamana gelir, bilmiyorum.

Ben yine kitap okumaya, okuduklarım hakkında notlar almaya devam edeyim. Hepsinin yorumlarını en kısa sürede yazacağım, merak etmeyin ;)

post signature
Paylaş:
Devamını Oku