, , , , , , ,

Yorum: Walter M. Miller Jr. - Leibowitz İçin Bir İlahi (The Saint Leibowitz, #1)


Kitabın Adı: Leibowitz İçin Bir İlahi
Yazarı: Walter M. Miller Jr.
Yayınevi: İthaki Yayınları
Orijinal Adı: A Canticle for Leibowitz
Çeviri: Sönmez Güven
Basım Yılı: Nisan 2012, 1. Basım
Sayfa Sayısı: 368

   Uzun zamandır okumayı istediğim fakat araya başka kitapların girmesiyle bir türlü elime alamadığım bir kitaptı. En başta kapağıyla beni büyülemişti. Konusu ise alışık olduğum fantastiklerden çok farklıydı.
   Kitap, üç bölümden oluşuyor ve bu bölümlerden bahsetmeden önce günümüz ile bağlantısını kısaca anlatayım.

   Ülkeler en büyük olabilmek için birbirleriyle yarışırken savaştan kaçınmaya çalışıyorlar. Çünkü Tanrı onlara Cehennem Ateşi'nden kılıçlar vermiş. Fakat içlerinden bir tanesi Şeytan'a uyarak ülkesinin alimlerini toplatıyor ve onlara düşmanları onu yok etmeden kendisi onları nasıl yok edeceğini soruyor. Alimlerin hepsi bunun mümkün olmadığını söylese de prens yılmıyor ve içlerinden biri yalan söyleyerek bunun nasıl olacağını anlatıyor. Prens kılıcı kullanınca düşmanları da boş durmuyor ve aynı şekilde karşılık veriyor. Dünyada büyük bir salgın oluyor ve dünyanın büyük bir kısmı çöle dönüyor. Buraya kadarki kısım, 196-199. sayfalar arasında bahsediliyor. Tabii ki bu dinsel bir metin olarak geçiyor. Geçmiş, kitabın içinde biraz değişime uğramış olabilir. Araştırdığım kadarıyla, Ateş Tufanı olarak anılan nükleer bir savaş sonrası zamanı anlatıyor diyebilirim.
   Ayrıca bir de, kitabı okumaya başladığımda Leibowitz'in kim olduğu gizemi vardı. Leibowitz, bu Ateş Tufanı'ndan kurtulan Yahudi bir elektrik mühendisi. Tufan'dan sonra dinini değiştiriyor ve kendine bir sığınak yapıyor. Bu sığınağa bulabildiği değerli şeyleri (teknolojik bilgiler, kitaplar, vs.) saklıyor. Kendisine ne olduğu ise bir muamma...
   Kitabın bölümlerini kısaca anlatayım.
   Bölüm Bir: Francis adında çömez bir rahibin, yaşlı bir hacıyla karşılaşmasıyla başlıyor. Francis, bu yaşlı adamı hacı olarak nitelendirdiği için ben de böyle hitap etmeyi uygun gördüm. Francis, orucuna devam ederken sıcaktan korunabileceği minik bir sığınak inşa etmeye başlamış. Bu yaşlı hacı ise Francis'e, sığınağı için bir taş parçasını işaretleyerek yardım etmeye çalışıyor. Francis, bu taşı almaya çalışırken yer kırılıyor ve kendini bir mağarada buluyor. Mağaranın içindeki belgelere bakınca buranın Leibowitz'in sığınağı olabileceğini anlıyor. Buradan itibaren Francis, sığınağın gerçekliğini kabul ettirmeye ve Leibowitz'in aziz rütbesi almasını sağlamaya adıyor kendini. Birinci bölüm, 3174 yılı ile kapanıyor.
   Bölüm İki: Zaman akıyor fakat mekan değişmemiş. Rahipler, sığınaktan çıkarılan metinleri yani andaçları deşifre edip teknolojiyi geliştirmeye çalışıyorlar. Rönesans benzeri bir aydınlanma başlıyor. Rahiplerden biri 20. yüzyıla ait bir metni anlayıp ilk icadını gerçekleştiriyor, bir ampul. Fakat icat, insan gücüne dayalı ve biraz ilkel bir makine. Bu arada Amerika'daki küçük krallıklar savaşa hazırlanıyor. İlk bölümdeki yaşlı hacı, bu bölümde de geçiyor. İkinci bölüm 3781 yılı ile kapanıyor.
   Bölüm Üç: İnsanlar muazzam bir ilerleme kaydetmişler. Uzay gemileri inşa edip yıldızlarda koloniler kurmuşlar. Amerika ve Asya, bir süredir savaşta. Karşılıklı nükleer bombaların atımı başlayınca, yine aynı kilisedeki bir başrahip metinleri ve teknolojiyi anlayan bir rahibi andaçlarla beraber uzaya gönderme kararı alıyor. Kendisi ise ölene kadar görevinin başında kalıyor ve insanların doğrudan sapmalarını engellemeye çalışıyor.
   Kitap biraz kafa karıştırıcıydı. Günümüzde neler olduğunu bilmeden, günümüzden uzak bir tarihte meydana gelen olayları okumak, kitabı tam olarak anlamamı engelledi. Bunun dışında kitaba bayıldığımı söyleyebilirim :)  Yazarın hayal gücüne ve kurgusuna hayran kaldım. Kurgusu o kadar yoğun ki... Dili de oldukça akıcıydı.
   Kitabın en büyük gizemi, bu yaşlı adamın kim olduğu. Bu gizemi çözmeyi de sizlere bırakıyorum :)

Kitaptan küçük bir alıntı:
Dünya karanlığa ve sefalete gömüldüğünde mükemmele inanmak ve onun özlemini duymak mümkündü. Ama dünya zenginlikle aydınlandığında iğnenin gözünün aslında ne kadar dar olduğunu hissetmeye başlıyor ve artık inanacağı ve özlemini duyacağı bir şey kalmıyordu.
-Sayfa 306



ARKA KAPAK

Paylaş:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder